“Hiç kuşku yok ki, her ülkenin proletaryası her şeyden önce kendi burjuvasiyle hesaplaşmak zorundadır. “ Friedrich Engels

Karl Marx’ın sevgili arkadaşı, yoldaşı Engels: yıllar önce işçi sınıfının mutlaka kendi sermaye sınıfıyla hesaplaşması gerektiğini vurgulamış ve bizlere yol göstermişti. Bunu asla unutmayalım…

Türkü sevenler bilirler, Diyarbakır’ın Suzan Suzi Türküsünde; “Karanlık Bastı Bizi” sözü geçer. Her 1 Mayıs geldiğinde bizleri sanki karanlık basıp, ziyaret çarpmış gibi oluruz. Sonra silkinir ve kendimize zor geliriz. Hakkımız olan 1 Mayıs kutlamasını bile elimizden almalarına direnmede zorlanırız…

"1 Mayıs Emek Bayramı ve Haftasını" yaşadığımız bu günlerde aklıma hep efsanevi DİSK başkanları  "Kemal Türkler ve Abdullah Baştürk" gelir…

Onların sermaye düzenine karşı verdikleri ödünsüz mücadele ve çektikleri çileleri anımsarım…

1 Mayıs 1977 Taksim katliamı beynimin içini kemirir, hüzünlenirim…

Unutamam. Unutmak mümkün mü dostlar!..

Taksim meydanındaki "İnterkontinental Oteli ve Sular İdaresi Binası" gözümün önüne gelir…

Birilerinin o binalara bir görev için daha önce yerleş(tiril)meleri aklıma gelir…

Miting ‘den önce binaya o birilerinin yerleştirildiklerini hepimizin bilmesine rağmen, kimsenin ses çıkar(a)madığını acı acı düşünürüm…

1 Mayıs katılımcıları olan emekçiler, öğrenciler ve halkın şenlik içinde marşlar söyleyerek Taksim alanına gelmeleri dün gibi gözümün önüne gelir. Hüzünlenirim…

Karanlık güçler olarak adlandırılan, halbuki hepimizin bildiği bu görevli katillerin, bir an kendileri için tahsis edilen odalarından fırlayarak, güzelim alanı silahları ile, hem de göz göre göre kana bulamalarını anımsar ve hayıflanırım…

Bunu unutmak mümkün mü dostlarım?..

Hele bir  polis panzerinin herkesin gözü önünde bir kadını canice ezmesini, kimse bize unutun diyebilir mi?..

1960 Anayasası ve sonrası oluşan kısmi demokratik iklimde gelişen özgürlük ortamında; öğrenciler, memurlar, emekçiler ve halk hep birlikte  hak arayışlarına girişerek, bu çerçevede örgütlenmeye başlamışlardı…

Bu uyanışın önü Amerikancı  12 Mart Askeri Muhtırası ile kesilmeye çalışılmasına rağmen, tam anlamıyla başarılamamıştı…

Halkın uyanışı son sürat hızlanmıştı. Bu uyanış ancak kanlı bir şiddetle bastırılabilirdi…

Küresel kapitalizm ‘in uşaklarının önüne bir fırsat geçmişti. Tam saldırı sırası idi..Ve 1 Mayıs 1977'de Taksim Alanında var güçleriyle saldırıya geçtiler…

1 Mayıs 1977 Taksim Mitinginde hepimizin çok iyi bildiği, Ana Muhalefet Partisi liderinin “Kontrgerilla Vahşeti” diye adlandırdığı, siyasi iktidarın sol gruplar arasındaki kapışma olarak bildirdiği bu katliamda 37 kişi göz göre göre öldürülmüştü…

Katliamın bilindiği gibi sorumluları bulun(a)madı...

Dosyalar ustalıkla kapatıldı..

Her zaman yapıldığı gibi zaman aşımına uğratıldı…

Kaybettiğimiz tüm yoldaşlarımızın ışıklar yoldaşı olsun…

Onları unutmadık unutturmayacağız…

*

Türküdeki gibi bizi Karanlık mı basmıştı?

Yoksa ziyaret mı çarpmıştı?

Ne karanlık basmıştı.. Nede ziyaret çarpmıştı.. Zalim zulmünü göstermişti…

Selam olsun yiğit yoldaşlarımıza…

Selam olsun emeği için savaşan kardeşlerime…

Sözlerimizi Hulusi Seven Ustamızın güzel bir Erzurum türküsü ile bitirelim…

Huma kuşu yükseklerden sesleniyor…

Sakın 1 Mayısımıza dokunmayın diyor..

“Huma Kuşu Yükseklerden Seslenir

Yar Koynunda Bir Çift Suna Beslenir

Sen Ağlama Kirpiklerin Islanır

Ben Ağlim ki Belki Gönül Uslanır

Sen Bağ Olki Ben Bahçende Gül Olim

Layıkmıdır Yanim Yanim Kül Olim

Sen Bey Olki Ben Kapında Kul Olim

Koy Desinler Buda Bunun Kuludur”

Sevgilerimle…

Dr.Mustafa Torun