İnsana ilaç gibi gelen insanlar, kitaplar, şarkılar vardır. Ve belki de daha fazlası da vardır. Dert dediğin nedir ki zaten? Anlatıyorsun, uçuyor. İnsanlar deneme tahtası değil ki eğriyi doğruyu deneyerek bulmaya çalışasın. Her nefes bir tecrübedir bu hayatta. Her ah pişmanlık, her oh da rahatlık.

Nereden geldik buralara şimdi? Öyle değerli, öyle ders çıkarılası insanları kaybediyoruz ki! Ölüm yaşarken hiç aklımıza gelmiyor. Toprak olacağımızı yahut diğer tarafa bir şey götüremeyeceğimizi düşünmüyoruz bile.


Adalet Ağaoğlu.

Bu dünyada varlığına inandığım tek “adalet”ti. Gündemimizdeki olaylara ve neticelerine bakarsak eğer, ülkemizde adaletin gerçekten olmadığını görebiliriz. Bu nedenle benim de inandığım tek adalet, Adalet Ağaoğlu’ydu. Onu da kaybettik. Edebiyatseverlerin başı sağ olsun.


Benim ilk okuduğum kitabı ‘Ölmeye Yatmak’ adlı eseriydi. Sonrasında zaten üçleme olarak yayınlandı. Roman, hikâye ve birçok dalda ödül aldı. Yargılandı da. Bazı kitaplarında askeriyeyi küçük düşürmek sebebiyle iki yıl yargılandı. Ve aklandı. Adalet işte. Kütüphanesini bir üniversiteye bağışladı.


Gerek bilgi, gerek düşünce, gerekse insanlık adına kendini yetiştiren kişilere bayılıyorum. Tabiri caizse hayranım. Her insanın bir idolü, örnek aldığı biri olmalı hayatında. Gerçekten başarı istiyorsa tabi. Yoksa suya kapılan saman çöpü gibi varacağın deliği bilemeden hayatını bitirir gidersin. 


Seyfi Dursunoğlu.

Nam-ı diğer Huysuz Virjin. Çocukluğumdan bana kalan mizah. İzaha gerek olmayan şeylerin bu ülkede mizahı yapılarak anlatıldı. Başka türlü ortak paydada buluşamazdık. Bu ülkeye bir şeyler ve bazı şeyler genellikle sanatla anlatıldı. Yaklaşık 2005 yılına kadar diyelim. Sonrası sansür, yasak, içeri atılmalar gibi birçok ceza ile fikri hür olamadık. 


Şunu çok açık ifade edebilirim ki ilk kitabım “Aklımın Odaları”nın yazımı bitip yayınevine gönderirken tüm sosyal medya hesaplarımdaki siyasi görüşlerimi kaldırmak zorunda kaldım. Sebep belli. Yukarıda belirttim ya; adalet yok. Özgür düşünce yok. Daha yakın zamanlarda bile attığın twetlerden, hikâyelerden kendine pay çıkaranlar varken bizim ülkede çok zor fikrini söylemek. 


Huysuz Virjin komik, bizim yaşadıklarımız trajikomik aslında. İnsanların boş vakti çok, kim ne yazdı hemen enseleyelim derdindeler. Marifetmiş gibi bir de dünyanın en saf yaratıkları kendileri, düşüncesini özgürce belirten insanlar hapishanelik! 


Neyse ki biz gazeteciler, sanatçılar, edebiyatçılar olarak kavram ve anlayış nedir iyi biliyoruz. İroni nedir, kime yapılır biliyoruz. Bakınız birkaç paragraf öncesi “inandığım tek adalet”. Hatta “mizahın izahı olmaz” derken de aynı durum söz konusu. Türkçemiz maalesef ki lastik gibi nereye çekersek oraya uzuyor. Çok dertlenip ponçik bünyemizi üzmeyelim. 


Adalet Ağaoğlu ve Seyfi Dursunoğlu geldi geçti bu dünyadan. 

Ruhları şad olsun.

Allah bize de sabır versin. Hem ölülerimize dayanma sabrı, hem dirilerimize katlanma sabrı. Amin.