Herkese merhaba! Bu gün harika bir röportaj ile karşınızdayım. Bir ay önce kitabından size bahsetmiştim. Şimdi ise kendinden okuyalım. Zor yollardan geçtik ve bazen hala daha zorlanıyoruz. Umarım her zorluğun sonu böyle harika sonuçlanır. Sizi merakta bırakmadan sorularıma geçiyorum. Hoşgeldin Oğuzcan:)

• Ben seni tanıyorum ama okurlarımız için “kendini tanımla” desem, ne söylersin?

En zor eylemlerden biri insanın kendini anlatması sanırım. Bazen eksik bırakıyoruz, bazen fazla anlatıyoruz. Farkında olmadan. Orduluyum, Vonalıyım. Ordu’da büyüdüm, eğitim hayatımın neredeyse tamamını Ordu’da tamamladım. Ordu’nun sokaklarında adım attım, büyüdüm. Bu sebeple bu şehirle aramda tuhaf bir bağ var.

Mühendislik eğitimi aldım, birçok farklı sektördeki işte çalıştım, neticede uzun bir yol yürüdüm. Sen de bir kısmına tanıksın bu sürecin.

Meraklı, çalışkan, heyecanlı, özgürlükçüyüm. Mutluluk ve mutsuzluğun kıymetini bilmeye çalışan biriyim.

• Her yazara klasik olarak sorarlar, ben de onu sormak istiyorum. Kitap çıkarma fikri nasıl oluştu?

Bu fikir 7-8 yıl önceye dayanıyor. Ulusal gazetelerin kültür sanat eklerine röportaj yaparken ve kitap eleştirileri yazarken bir yayınevi sahibi kitap yazmamı ve bunu yayımlamayı önerdi. Çok korktum. Çekindim. Geri adım attım. Yazmayı ise hiç bıraktım. Yayımlatmaktan daha çok yazma haliyle ilgilendim. Aramızda Birkaç Ölüm için ise artık zamanının geldiğine kendimi ikna etmek zorunda kaldım bir şekilde. Kitaptaki ilk öykü 2017, son öykü 2023 yılında yazıldı. Yıllardır yazan biri olarak, yazıyla kurduğum dostluğa ve benim bir gün kitap yayımlatacağıma inanan insanlara bir hediye vermek istedim. İnançlarının karşılığını onlara hediye etmek istedim.

• Ölümlü dünyada yaşıyoruz. Senin de kitabın Aramızda Birkaç Ölüm. Neden bu kadar ölüm?

Hayatın gerçeği demem yeterli olmaz sanki. 18 yaşımdan bu yana ölümü anlamaya, tanımaya ve hayatın atardamarlarından biri olduğunu kavramaya çalışıyorum. Bir ödev gibi. Neticede öldüğümüz zaman geride iyi hatıralar, dost sohbetlerinde birkaç güzel cümle bırakılabilirsek ne güzel. Gerisi zaten yazılmamış bir hikaye oluyor.

• İnce ruhlu birisin. Sence de biz ince ruhlular için bu dünya çok sıradan değil mi?

Sıradan mı? Sanmıyorum. Dünyaya farklı gözlerle bakan bizler için hayatta sıra dışı parçalar görmek mümkün. Yazmak da böyle... Hayatın sıradan olduğu yanılgısına düştüğümüz noktalarda kaçtığımız bir sığınak, bizi şifalandıran bir barınak yazmak...

• Kitapla ilgili sorularım da var ama ben asıl seni tanıtmak istiyorum. Bir zamanlar bir dönem bu gazetede yazardın. Şimdi aynı gazeteye röportaj veriyorsun. Bu nasıl bir duygu?

İnanır mısın bilmem, soruyu soran tarafta olmak çok daha kolaymış... Bunun yanında keyifli bir heyecanı var soruları, incelikle hazırlanmış soruları yanıtlamanın. Aramızda Birkaç Ölüm konusunda tek bir temennim vardı zaten. Yıllarca birçok yazarla, sanatçıyla, politikacı ve fikir insanıyla röportaj yapan kişi olarak sorulara yanıt veren tarafta olmanın nasıl hissettireceğini görmek istiyordum. Tuhaf... sanırım yalnızca tuhaf ve keyifli diyebilirim.

Ordu Yorum ise benim bir dönem köşe yazdığım bir gazete. İlk adımları, adımlarımızı birkaç hafta önceki köşe yazında ne güzel anlatmıştın. O sebepten yolculuğun duraklarından biri diyebilirim burası için.

• Kitabın kapağı ilgimi çekti. Kelebek ve yılan. Senin için bir anlamı olmalı. Nedir?

Kapak tasarımı konusunda tamamen tasarımcı arkadaşım Suna Şahin’e güvendim, sırtımı yasladım. Zaten kendisi bu yayınevinde diye ve daha özgür olabileceğimi düşünerek bu yayınevini tercih ettim. Kapak tasarım sürecinde yalnızca kitaptaki metinlerin büyük bölümünde hayvan metaforu, sembolizmi olduğu bilgisini paylaşarak böyle bir göndermenin iyi olacağı fikrimi paylaştım. Ortaya çıkan işe ise bayıldım. Yılan bilgiyi, şifayı ve ölümü işaret ediyor; kelebek ise kozasından çıkan bir tırtılı, dolayısıyla dönüşümü ve yaşamı temsil ediyor. Kapakta bu iki hayvan iç içe. Aynı şekilde altın renginde olmaları da bu göndermeyi destekliyor. Bütünüyle Suna Şahin’in zihninin ürünü kapak tasarımı, kitaptaki metinleri tamamlayan bir etki yarattı.

• Kitabın sonunda tiyatro oyunu var. Neden ısrarla koymak istedin? O konuda hakikaten ısrarcıydım, tiyatro metnini dosyadan çıkarmamak için direndim. Hatta büyük bir yayınevi ancak metni çıkarırsam kitabı yayımlamayı önerdi, reddettim. O yayınevinden yayımlanması yerine dosyayı dilediğim gibi yayımlayabileceğim bu yayınevini tercih ettim. Kitabın temasıyla oyun metninin teması birbirini tamamlıyor çünkü. Bunun dışında başka bir sebebi daha var elbette. Geçmişte tiyatro oyunculuğu yapmış biri olarak bir metinle, ilk kitaptaki bir metinle tiyatroya olan borcumun en azından bir kısmını ödemek istedim.

Tiyatro metninden bahsederken bir heyecanımı da paylaşayım burada. Bir aksilik olmaz ve her şey yolunda giderse o oyun gelecek sezon sahneleniyor olacak. Yıllar önce beraber çalıştığım, yönettiği oyunda oynamaktan keyif aldığım ve kendisinden çok şey öğrendiğim Manolya Kul Ateş sahneleyecek oyunu. Dilerim seyircisi çok olur.

• İkinci kitap ne zaman geliyor? Klasik bir soru olarak sormuş olayım.

1-2 hafta içerisinde diyelim. Üzerinden çok zaman geçmeden ikinci kitabı da yayımlamak istedim. Sebebini ikinci kitabın giriş bölümünde kısa bir notla açıklıyorum. İmzalar atıldı, editör okumasından geldi. Kitap kapağını yine çok sevdiğim bir arkadaşım yapıyor. Umut Durmuşoğlu, gözüne ve zekasına hayran

olduğum tasarımcı ve şair bir arkadaşım. Ayrıca Aramızda Birkaç Ölüm ve ikinci kitabı hemen hemen aynı dönemlerde yazdım, kardeş kitap ikisi. Bu sebepten biraz tezcanlı davrandım. İkinci kitabın isminde de hayat kelimesi geçiyor. Adında ölüm ve hayat kelimeleri geçen iki kitabın kardeş olmaları kaçınılmaz zaten, öyle değil mi?

• Yaşadığımız her anı nasıl değerlendirirsin? Geçmişe bakmak çok elzem mi? Ya da daima ileri mi bakmalıyız?

Geçmişe çapa atmak, oraya odaklanmak ve hatta bazen geçmişte yaşıyor olmak depresyonun en büyük tetikleyicisi. Geleceğe bakmak, geleceğe dair kaygıların yoğunluğu veya planların her an ince ince hesaplanması ise anksiyetenin sebeplerinden biri. Bu noktada bugüne bakmak, mümkün mertebe hayattan aldıklarımızı bugün üzerinden yeni bir yorumla değerlendirmek çok daha doğru geliyor bana. Sonsuz bir şimdide yaşadığımızda yaşamı yaşanılır kılan güzelliklerin de farkına varmak kolay. Öte yandan zamanın çizgisel bir akışta olmadığına da inanıyorum. O yüzden geçmişe de baksak, geleceğe de çapa atsak şimdi ve şu anda oluyor her ne oluyorsa... Bu sebepten geçmişten öğrenilenlerle ve geleceğe dair umutlu fikirler ve planlarla bugünün mutluluğunu yaşamak bana çok daha keyif veriyor. Her anı, ilk ve son an gibi değerlendirmek... Belki de sır budur.

• Bize söylemek istediğin bir şeyler var mı?

Son sözü çok sevdiğim bir yazar olan Jeanette Winterson’a bırakayım ve ondan bir alıntıyla yanıtlayayım: "Kurgu ve şiir ilaçtır, şifadır. Gerçekliğin hayal gücü üzerinde bıraktığı tahribatı tedavi ederler."

Çok keyifli bir sohbet oldu. Ben kendi adıma ve gazetem adına çok teşekkür ediyorum.  Umarım bu yolculuk senin istediğin gibi en güzel şekilde devam eder. Kıymetli okurlarım bir sonraki röportajında görüşmek dileğiyle...