Her asker çocuğunun bir hikayesi vardır. Bu hikayelerin sonu genelde hüsrandır. Çocukluğundan gençliğine kadar hatta meslek edinip hayatlarını idame ettirinceye kadar çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalırlar. Sokaklarında, mahallelerinde, okullarda, kışlalarda hep bir baskı altındadırlar. Dış dünyalarında babalarının çok yüksek maaş aldıkları söylenir durur. Oysa emekli bir astsubayın aldığı maaş sadece 1650 tl dir. Bunun yanı sıra asker çocukları girmiş olduğu tüm çevrelerde hor görünürler. Yaşamlarında kah aşağılanırlar kah asker çocuğu olması sebebiyle yüceltilirler.

Bilir misiniz, özellikle güneydoğu ve doğu Anadolu bölgesinde sırtlarında okul çantası olduğu halde peşlerinden PKK militanları veya milisleri o.çocuğu diye bağırırlar.

Değerli okurlar, Cihan Berber isimli tanımadığım bir asker çocuğunun klibini izledim ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Asker çocuğu olmak; memleketinin olmaması demektir.

O yad ellerde doğar ama kütüğü babasının doğduğu vilayete yazılır.

Asker çocuğu konuştuğunda sadece ama sadece Trabzonluyum, Orduluyum, Eskişehirliyim diyebilir.

Onların doğum yerleri kendileri için hiçbir şey ifade etmez. Çünkü babaları her 2-3 yılda bir başka vilayetlere atandıkları için onlar için doğdukları yer tamamıyla bir tesadüftür.

Küçük kızım Yağmur, Mardin ili Midyat ilçesinde doğduğunda, yıllar sonra kızımın isteği üzerine doğduğu yeri ona gezdirme fırsatı buldum, hepsi bu kadar. Doğduğu hastaneyi göstermek, ilk adımlarını attığı yeri göstermek, oturduğumuz lojmanı göstermek sadece güzel bir nostalji oldu.

Bilir misiniz, 3 çocuğum var, üçü de farklı vilayetlerde doğdular ve bu çocuklarım genelde askeri lojmanlarda büyüdükleri için asker gibi yaşadılar. Zira çocukların birinin yapacağı bir hata “Yaşartan şunu yapmıştır” şeklinde değil, “Mehmet Ziya başçavuşun oğlu yapmış”, şeklinde söylenir.

Asker çocukları her gittiği şehirde bir önceki şehirle anılmaktadır. Ordu iline tayini çıkmışsa, İzmirli çocuk, Trabzon iline tayini çıkmışsa, Erzurumlu çocuk, doğu illerine tayini çıkmışsa, batılı çocuk diye anılırsınız.

Asker çocukları okul değiştirme  rekorları kırmaktadır. Çünkü asker babaları çalışırlar, iyi çalıştı diye başka bölgeye atamaları yapılır. vasatın altında çalışırlarsa sürgüne gönderilirler. İşte bu nedenle oğlum ve kızlarım ilk okulu 3 er ayrı yerde, ortaöğretimi ve liseyi 4 ayrı yerde bitirmişlerdir. Yani 12 yıllık eğitim sürecini 8 ayrı okulda görmüşlerdir.

Tayin olunan şehirde çocuklar okula gittiğinde sınıf arkadaşları önceleri benimsemezler, iletişim kurmakta zorluk çekerler, hiç arkadaşlık kuramazlar. Önemli bir süre geçtikten sonra ilişkiler düzene girer ancak babanın tekrar tayini vardır, eşyalar toplanır, yola çıkılır.

Babalar emekli olana kadar oturduğunuz evler asla size ait olmaz. Asker çocukları odalarına poster yapıştıramazlar, istediği renge boyayamazlar. Çünkü demirbaşa zarar vermek askeri bir suçtur. Ama gözleri dolarak açıklamak istiyorum ki, yurt sevgisini, ezan sevgisini, bayrak sevgisini kitaplardan okuyarak değil bizzat yaşayarak öğrenir asker çocukları.

Tüm bunlara rağmen dışardan bakan gözler sizin kamplarda nasıl eğlendiğinizi, askeri gazinolarda nasıl ucuz kola içtiğinizi, askeri araçlardan bedava istifade ettiğinizi düşünürler. Hani derler ya, içi bizi, dışı sizi yakar, aynen öyle bir şey.

Her şeye rağmen asker çocukları, babalarının mesleğiyle gurur duyarlar ve mesai bitimlerinde servis araçlarından inan tek tip elbiseli insanların arasından babalarını bulurlar ama onlara sarılamazlardı. Çünkü bir üstün yanında asker çocuğu babasına sarıldığında saygısızlık olarak görülürdü.

Asker çocuklarını onurlandıran en önemli şey de, babalarının vatanı canlarıyla, kanlarıyla korumasıdır. İşte bu nedenle dışardan bu işin sefası görülse de asker çocukları için asker bir babaya sahip olmak şereftir.

Bir gün eve geldiğimde eşimi ve çocukları bir odada hüzünlü görmüştüm. Operasyonda bindiğim aracın mayına çarptığını öğrenmişlerdi. Korkuyorlardı, ağlaşıyorlardı, birbirlerine sarılmışlardı. Eşim bana sarıldığında, bir daha geri dönmeyeceğini düşündüm, demişti. Zordu asker çocuğu olmak, babalarını işe gönderiyor, acaba akşam dönecek mi diye endişe duyuyorlardı.

Her şey için önce vatan diyoruz. Vatan sağ olsun.