Orta Çağın Cizvit Papazları ''çocuğu bize verin, 7 yaşına kadar eğitelim yeter'' diyordu.
Daha sonradan anlaşıldı ki, erken yaşlarda çocukların, telkin yoluyla ''sorgulama yetenekleri' yok edilebiliyor. Sorgulama yeteneği kaybolan birey, biat kültürünün esiri olarak hayatını tamamlıyor.
Dini dogmalar ile yetişen gençler, kesinlikle bilim adamı olamıyor. Zira, dini dogmalar çocuğun bağımsız ve tarafsız düşünme becerisini yok ediyor. Bu nedenle, din adamları ''çocuk yaşta'' beyin yıkamaya başlıyor.
Ülkemizde adına ''Kuran Kursları' deniliyor. Masum gibi duran bu uygulamanın gerisinde çocuğun beyin yapısındaki ''sorgulama nöronlarını'' yok etmek yatıyor.
Çocuk yaşta şekillenen beyin yapısının, ısı ve ışık ile de etkilendiği anlaşıldı. Ekvatora yaklaşılan oranda, etkilenme yaşı daha da aşağı düşüyor. Kuzeye çıktıkça, etkilenme yaşı artıyor. Bu nedenle kuzeyde kalan Kanada, Almanya, İngiltere, Rusya ve Baltık ülkelerinde bilim adamı daha çok yetişiyor.
İslam ülkeleri her iki avantaja da sahip değiller. Yeryüzünün ekvatora yakın yerlerinde yaşıyorlar. Daha çok ısı ve ışığa maruz kalıyorlar. Daha çok doğmalar ile erken yaşta çocukları etkiliyorlar. Bilim adamı yetiştiremiyorlar.
Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar ''son beş yüz yıldan beri, İslam ülkelerinin bilime katkısı olmadı'' diyor. Bilime katkısı olmayan toplumlar, ekonomi, sanat ve teknolojide geri kalıyor.
Bilgi çağını yakalayan toplumlar ve çağ dışı yaşayan geri kalmış toplumlar olarak dünya ayrıştı. Bu ayrışma ''Kuzey-Güney'' diye tanımlanıyor. Güneyde, sefalet içerisinde yaşayan İslam Alemi var.
Dünya bilginin egemen olduğu yeni bir çağa doğru hızla evrimleşiyor. Bilgi çağına yetişmemiz için ''7 yaşına kadar çocukların beyin nöronlarını, dini dogmalardan uzak tutmamız'' gerekiyor.