Dün itibariyle ekonomik büyüme rakamı yüzde 11,1 olarak ilan edildi. 2017 yılının dokuz ayındaki ortalama büyüme 7,4 olarak gerçekleşti. Rakam çok yüksek. Türkiye ekonomik büyüme yarışında, dünya birincisi oldu.
Ekonomi büyüme, bir önceki yıla göre meydana gelen gelir artışının oransal ifadesidir. Toplumu oluşturan bireylerin gelirleri ise (ücret, faiz, kar ve toprak rantından) oluşuyor.
Ekonomik büyümenin yarattığı katma değer, bölüşümde kimin eline geçiyor?
Eldeki rakamlara göre, bu soruya cevap aşağıdaki gibi verilebilir.
-Son beş yıl içerisinde, Topraktan elde edilen rant sıfırlandı. Gelirdeki artış tarımsal üretim yapanlara yansımıyor. Ordu fındık geliri ile yaşayan bir bölge. Ekonomi yüzde 15 büyüse dahi Ordulunun geliri artmıyor. Dolaylı istifade ise emeğin üretimden aldığı paya bağlı. Zira Ordu göç veriyor. Göç edenlerin, emeğinden başka satacakları bir şeyleri yok.
- Türkiye'de son yıllarda (Reel Faiz) negatif seyrediyor. Bankalar Mevduata yüzde 12 ya da 13 faiz veriyor. Yüzde 15 vergi stopajı düşülür ise mudinin eline yüzde on civarında para geçiyor. Enflasyon oranı yüzde 12 lerde seyrediyor. Bu duruma göre, bankada tasarrufu olanlar yüzde 2 oranında "satın alma gücünü" kaybediyor. Demek ki, faiz geliri elde eden tasarruf sahiplerine, ekonomik büyüme hiç yansımamış.
-Emek geliri olan ücretin durumu daha vahim. Yayınlanan rakamlara göre, bir önceki dönemde ücretin payı yüzde 35,6 iken, yüzde 11 büyüme döneminde ücretin payı yüzde 32,7 ye düşmüş. Yani ücretli kesim, büyüyen ekonomiden hiç pay almamış. Aksine payı azalmış.
-Geriye Müteşebbis kalıyor. Rakamlara göre, ekonomik büyümenin getirdiği katma değerin tamamı, kar olarak Müteşebbise gitmiş.
Böyle bir sonuç hoş olmasa dahi gelecek için ümit vaad ediyor. Kar eden Müteşebbis yatırımlarını daha da artırabilir. Ekonomik büyüme yüksek seyredebilir. Yüksek büyüme sayesinde, eksik istihdam yüzdesi azalabilir.
Her dönemde olduğu gibi, ekonomik büyüme "emeğin alın teri" üzerinden gerçekleşiyor.