Emniyet Genel Müdürü'nün kim olacağına, -sanırım 1980 Darbesinden sonra- hep Jandarma Genel Komutanlığı karar vermiştir. Belki de '80 öncesinde de böyleydi. 
Hatta, İçişleri Bakanının kim olacağı konusunda da, Genel Kurmay Başkanlığının fikrinin, ciddi önemi vardı. Elbette bu iki  durum, 10 yıldan beri çok sert ve net değildi.
Yasa gereği, Valiler arasından seçilip, Emniyet Genel Müdürü olarak atanan kişilerin; ilgililerinin kulağına gidecek şekilde Jandarma'yı övmesine, - ikide bir- bu konudan jandarmanın haberi var mı?, niçin jandarmayı dahil etmediniz?, ama şu konu jandarmada şöyle!-böyle!.. demesinin tek amacı vardı: Jandarma Teşkilatının önüne geçmeyin, ne yapacaksanız da onların bilgisi olsun. Ki, gerektiğinde müdahale edebilelim, edebilsinler.
Ama; "arkadaş, sen Jandarma Genel Komutanlığının PR sorumlusu musun, üç yüzbin kişilik polis teşkilatının Genel Müdürüsün; tüm ilçelerin, illerin güvenliğinden sorumlu teşkilatın başısın, ne diye başka bir kurumun, bilgisi, onayı veya rızası dahilinde ilerleyelim, zaten gerekli oldukça bir araya geliyoruz, gerektiğinde müşterek çalışıyoruz, aksi ihtimal/durum yok ki?!" demedik, diyemedik.
Belki de, her şey o kadar aşikârdı ki, gerek yoktu.
Hemen baklayı ağzımdan çıkarıyorum:
Yeni bir bakanlık kurulmalı.
İçişleri Bakanlığımızın "İş" kısmı ayrılsın. Pasaport, nüfus, ehliyet, vatandaşlık vesaire iş'ler var ya, hah işte onlar, gitsin, başka bakanlığın işi olsun. Ya da ismi yine içişleri bakanlığı olarak kalsın.
Ama; iç güvenlik, suçla mücadele, istihbarat toplama, asayişi temin, suçu önleme ve suçu aydınlatma konuları yeni kurulacak bakanlığın görevi olsun.
Adı da: Güvenlik Bakanlığı olsun.
Bir daha aynı yerden ısırılmamak için, 15 Temmuz Darbe Girişimi musibeti ders olduğu için; iç güvenlik görevinden Silahlı Kuvvetlerimiz tamamen ayrılmalıdır.
Karamızın  güvenliği Kara Kuvvetleri'nin, Gökyüzümüzün güvenliği Hava Kuvvetleri'nin, Denizlerimizin güvenliği Deniz Kuvvetleri'nin elbette. Bunların eşgüdümü; elbette-elbette Genel Kurmayın, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yani.
Ama; sahillerimizi koruyan Sahil Güvenlik Teşkilatının;  köylerimizi, ovalarımızı, yaylalarımızı koruyan, kollayan, asayişini temin eden Jandarmanın da; Türk Silahlı Kuvvetleriyle  bağı, ilişkisi, bağlılığı, özlük hakları, istihdamı, hiyerarşisi, terfisi tamamen bitsin.
Yanlış anlaşılmasın, sahil güvenlik ve jandarma teşkilatları; asayişle ilgili görevleri yönüyle, içişleri bakanının emrindedir. Ama üst paragrafta saydığım-sayamadığım açılardan TSK'ya, Genel Kurmay Başkanlığı'na bağlıdırlar.
Sahil Güvenlik'teki bir bot komutanının, sahilini korumakla yükümlü olduğu  kentin, valilikteki güvenlik toplantılarına bile bin nazla katıldığını bilirim. Valiliğin bir konusuna bakarken, Genel Kurmay'ın onlarca konusuna bakmaktadır. Tayini, terfisi, yani nikâhı Genel Kurmaydadır.
Jandarma ve Sahil Güvenlik, TSK'dan boşanmalıdır, İçişleriyle olan bellli belirsiz hukuku da bitmeli, tastamam ve yekpare şekilde; yeni kurulacak Güvenlik Bakanlığına bağlanmalıdır. O bakanlık altında, farklı müsteşârlıklarda olmasına bile gerek yoktur zannımca.
Var olan sistemin dibe vurması da, rezil olması da hakikaten bir lütuf olabilir.
Aslında; "fırsat" demek, daha uygun.