Merhaba dostlarım.

Huzur ve mutluluk hepimizden yana olsun diliyorum. Ama! Ama maalesef ki bazı insanlar huzur bırakmıyor. Gıdım gıdım biriktirdiğimiz pozitif enerjimizi de alıp götürüyorlar. Hal böyle olunca da bir stres, bir gerginlik sormayın gitsin...

Evet evet yine bana geldiler. Ben gönderiyorum onlar geliyor. Git diyorum yok. Gelme istemiyorum diyorum yine yok. Öyle kızıyorum ki bazen kendime salla Canan boşver diyorum ama ben salladıkça onlar önüme dökülüveriyor. Yetti vallahi!

Milli Dönem Edebiyat kitapları okuma gurubumuzda her ay bir roman okuyoruz ve ay sonu tartışıyoruz. Oradaki romanlarda bir ortak payda yakaladım kendimce. Bazı kesimler vatana aşkla bağlı iken, bazı kesimler kendi çıkarlarını gözetiyor. Hatta bir kesim de içten pazarlıklı durumu. Milliyetçilik yok sayılır gibi. Günümüz de bu durumlardan farksız. Atalarımız boşuna dememiş yedisinde ne ise yetmişinde de odur diye. Yani kısa ve öz Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Irkçılıkla kesinle hiçbir bağı yok bu yazdıklarımın. Ama insanlar yani Çerkez’i Laz’ı Gürcü’sü kendi milletinden olan insanları koruyup kolluyor. Faydasını kendi milletine saklıyor. Ama biz Türkler olarak herkese kol kanat geriyoruz.

Böyle de olmalı bence. İnsana insan olarak yaklaşabilmektir asıl marifet. Hatta sevip sayabilmektir yetenek gerektiren iş. İçten pazarlık yapmadan, benim de bir yararım olsun diyerek yaklaşmalı, o da kazansın, hepimiz birlik içinde olalım gayesi ile yaşamalıyız diye düşünüyorum. Çünkü ben hayat felsefemi bunun üzerine kurdum. Eş, dost, akraba, yakın tanıdık yahut sırf bana davranışlarından memnun kaldığım işyerlerinden alışveriş yapmayı tercih ediyorum. Bizim genlerimizdeki yardımseverlik ve konu komşu gözetme huyu çok şükür iliklerime işlemiş. Keşke herkes böyle düşünebilseydi ama maalesef herkes bir değil.

Yardımlaşmak, fikir alışverişinde bulunmak, destek olmak bunlar o kadar güzel görgü ve nezaket kurallarımız ki! Naiflik, içtenlik hepimizin beklediği duygular. Ama kendimiz aynı duyguları karşımızdakine yansıtabiliyor muyuz? Ne kadar yansıtıyoruz? Hal böyle olunca tabi ki düşünmeden yapamıyor insan. Neden böyle davranırlar diye? Sonra birine anlatınca derler ki “insanoğlu nankördür”.

Nankör olup olmamak, düşünceli olabilmek, iyilik gözetmek ve bu gibi insanı duyguları elde etmek zor değil. Kızılderili bilge Cherokee’nin çok bilinen bir kurt hikayesi vardır.

Yaşlı, bilge Kızılderili şefi Cherokee , torununa nasihat ediyordu;

"içimde çok şiddetli bir kavga süre gidiyor. Bu kavga iki kurt arasında cereyan ediyor. Bu kurtlardan birisi öfkeyi, ihaneti, hainliği, kıskançlığı, açgözlülüğü ve kibri temsil ediyor. Diğeri ise huzuru, ahlakı, umudu, özgürlüğü, sevgiyi, nezaketi, hoşgörüyü temsil ediyor. Aynı kavga senin içinde ve diğer insanların içinde her an cereyan ediyor".

Torun bir müddet düşünür ve dedesine sorar:

Hangi kurt bu kavgayı kazanır?

Bilge kızılderili biraz duraklar ve cevaplar:

Beslediğin kurt!

İçimizde hangi duyguyu ve neyi beslediğimizi iyi bilmemiz gerekiyor. Kendimizin farkına varabilirsek eğer daha iyi ve nitelikli, kaliteli insan olma yolunda hızla ilerliyor oluyoruz. Özsaygımızı yitirmeyelim yeter ki. Gerisi gelir. Hallolmayacak durum yoktur. Anlaşılmayacak insan da. Yeter ki anlaşılmak ve anlamak isteyelim.

Bu hafta benden bu kadar. Merak ettiğiniz bir durum, konu, soru olursa bana çekinmeden yazabilirsiniz. İnstagram adresim “@bayankuss”. Beklerim. Hepinize sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum. Hoşça kalın.