Sakinlik istiyorsan onu uzaklarda aramana gerek yok. Tatil planların arasında sessiz ortam diye aranmana da gerek yok. Çünkü şöyle bir şey tecrübe edindim: köye gideyim bu hafta sonu kafamı dinleyeyim dedim, sabahın altısında bahçelerden vızır vızır motor sesleri gelmeye başladı.

 

Bilinçaltımızın bize oynadığı oyunlardan biri de bu. Mesela üzerine çok giderek sesi sürekli duymaya çalışırsan zaten rahatsız oluyorsun. Ama kabullenip işine bakarsan bir süre sonra duymuyorsun bile. Yani tamamen bilinç odaklı bir sistem ve beynimiz harika bir mekanizma. Boşuna demiyorlar pozitif olumlama yaparak hayatınızı yönlendirebilirsiniz diye. Ve gerçekten olumlu düşünmeyle daha sakin, dingin olarak yolunuza devam edebiliyorsunuz.

 

Bir nevi İslam dinimizdeki “tevekkül” aslında. Tevekkül kelime anlamı; güvenmek ve teslim olmaktır. Teslim olma kısmını yaratıcıya teslim olmak olarak anlatılıyor. Burada anlatmak istediğim şu değil; her şey Allah’tan gelir ben bir şey yapmasam da olur mantığı değil tabi ki! “Hayırlısıysa oluyor, bolluk bereket benimdir, istediğim şey beni bulur” gibi gibi düşüncemizde olumlar ve güveni yaratıcıya ve kâinata bırakırsak gerçekleştiğini de görür ve yaşarız.

 

Dua etmek diye bir şey var. Allah bize “dua edin, isteyin” demiş. İstemeden, emek vermeden nasıl bazı şeylere sahip olabiliriz ki? Dua etmek için bile kalbinizi iyilikle doldurup, saf ve en temiz halimiz ile dua ediyoruz. İnanıyoruz. Temelinde inanç olan her şeyin sonu hayırla mükafatlandırılıyor. Şimdi diyeceksiniz ki “ben bir şeyi çok istedim ama olmadı, olmuyor”. O olmayan isteğin belki senin için hayırlı değildir. Bu tarafından da bakmak gerek. Sen istedin ve oldu, olduktan sonra zarar gördün ve daha çok yıkıldın diyelim bu defa da hayıflanıp; “hep beni bulur, işim yolunda gitse dişimi kırarım” diyerek belki daha çok isyan edeceksin. Olamaz mı?

 

Anlatmak istediğim tevekkül bu işte. Razı gelmek. Razı gelebilmek olayı. Her şeyi olduğu gibi kabullenmek ve hakkında daima hayırlısını isteyebilmek. Ne fazla ne eksik. Yeteri kadar ve layıkıyla… hayıflanmak, sızlanmak, olmaz olmaz demek zaten olacak şeyleri engellemektir.

 

Bir örnek vermek istiyorum başımıza gelen bir olay ile; Cuma akşamı aracımız bozuldu. Birden dumanlar çıkmaya başladı ve araç fanı çalışmamaya başladı. Cumartesi sabah sanayiye götürüldü ve gören duyan “conta yakmıştır, iki üç bin masrafı olur bunun” diye telkinlerde bulundu. Ben doğal olarak gerilmeye başladım çünkü durduk yerde masraf çıkınca hepimiz biraz geriliriz. Sonra kendi kendime “alt tarafı duman çıktı sadece bu kadar aşırı bir durum değildir, hayırlısı ile bir şey yoktur” diye düşünmeye başladım. Daha sonra aracı iki yüz liraya yaptırıp eve geldik. İşte tevekkülün ve duanın gücü burada ortaya çıkıyor.

 

İlk paragrafta dediğim olay da aynen buna benziyor. Sakinlik ve huzuru beynimize kodlarsak her yerde bu dinginliği yaşarız. İstersen konsere git, istersen Hindistan’da meditasyon okuluna hiç fark etmez. Neyi çok düşünürsen onu çekersin. Çekim yasası bunu açıklar. Ama bu konu başka bir haftaya kalsın. Kısaca bahsetmek gerekirse; gürültüden rahatsızsan ve bunu sürekli dile getiriyorsan daha çok rahatsız olacaksın. Başın ağrıyor ve sen sürekli “başım çok ağrıyor, geçmedi bir türlü, ilaç da içtim fayda etmedi” dersen o baş ağrısı katlanarak artar, geçmez. Bundan sebep olumlamalar daima hayatınızda olsun. Aklıma gelmez derseniz ufak not kağıtlarına yazıp gördüğünüz alanlarınıza yapıştırın. Her gün üç kere bile okuyup inansanız faydasını göreceksiniz.

 

Bu haftalık benden bu kadar. Kendiniz için daima pozitif ve olumlu düşünmeye bugünden başlamaya ne dersiniz? Bugün sizin miladınız olsun o zaman. Hayırlı ve sağlıklı günlerimiz olsun. Hoşça kalın…