Ülkeler tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu şeklinde gelişiyor.

Sanayi toplumuna geçmenin, birinci şartı SERMAYE BİRİKİMİ dir. Yeterli sermaye birikimi olmadan sanayi toplumuna geçilemiyor. Maalesef Türkiye ''sermaye birikimini'' sağlayamadı ve sanayileşmede geri kaldı.

Neden, Türkiye'de sermaye birikmiyor?

Türk devlet geleneği, sermaye birikimine izin vermiyor.

Osmanlı döneminde bütçe açık verdiği zaman ''yeni zenginler'' tespit edilir. Kapısına ihaneti vataniye fermanı asılır, mallarına el konurdu. Arkasını devlete dayamayan yeni zenginler idam edilirdi. (Süleyman Ağa Raporlarını okuyunuz)

Daha da kötüsü, Osmanlı'da mülkiyeti koruyacak Hukuk düzeni de yoktu. Halep'de Süryani bir vatandaş ''dokuma fabrikası'' açmış, askeriyeye fes üretiyordu. Fransızlar rekabet edemediler. Rüşvet ile işi hal ettiler. Osmanlı, Süryani Vatandaşın fabrikasını yıktı.

Bu gelenek Cumhuriyette de devam etti. 1942 yılındaki servet vergisi, cılız sermaye birikimini yok etmekle kalmadı, insanların müteşebbislik arzularını da katletti.

Anadolu'da ''Görünen mal hayır etmez'' sözü boşuna söylenmemiştir. Bu nedenle, halk tasarruflarını ''altın olarak'' saklamayı tercih etti.

Türkiye'de para kazanan ticaret erbabı, devlet korkusu yüzünden paralarını yurt dışına aktardılar. Zira, devlet zenginliği sorguluyor ve bir şekilde elinden alıyordu.

Daha da kötüsü fabrika açanın başı beladan kurtulmuyor. Bu gün dahi, işyeri açan bir müteşebbis işini kapatsa dahi, SSK ve Devlete karşı mali sorumluluğu devam ediyor. Zarar ettim, sermaye bitti demesi, yöneticinin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Ticaret hukukundaki ''sermaye ile sınırlı sorumluluk ilkesi'' Türkiye'de geçerli değil. Türkiye'de iş yeri açmak büyük cesaret istiyor.

Servet ve sermayeyi vergilemekten Türk devleti ve milleti, son derece zevk alıyor. Bu ülkede iş adamını, idari yargı baştan suçlu sayıyor. Devlete ve yargıya güvenmeyen müteşebbis yatırım yapmıyor.

Yerli sermayeyi büyük bir zevk ile hal ettik. Yabancı sermayeye muhtaç kaldık. Yabancılar ise çok dikkatli. Yabancı sermaye sahipleri Türkiye’yi çok iyi tanıyor. Elde ettikleri karı dışarı transfer etmenin yolunu buluyor.

En çok kullanılan metod, kritik ithal ürünün faturasını yüksek tutmak. Böyle olunca, ithal malı pahalı oluyor ve dış ticaret açığı meydana geliyor. Karın, fatura oyunları ile dışarı aktarılması yüzünden, buradaki şirket zora giriyor. Dışarıdaki ana şirket, buradaki şirketine borç vererek sorunu çözüyor. Karşımıza dışarıya borçlu özel sektör sorunu çıkıyor.

Türkiye'de mülkiyete saygılı Hukuk Düzeni kurulamadığı için, ülkede sermaye birikmiyor. Sermaye birikmeyince, sermaye yokluğu nedeniyle yeni fabrika açılamıyor. Bedelini ülke, işsizlik ve geri kalmışlık olarak ödüyor.