Ülkemizin zengin florası ve arı ırk ve ekotip varlığı sayesinde 114 bin ton bal üretimi ile dünyada ikinci sırada olduğu belirterek konuşmasına başlayan Mustafa Adıgüzel, “9,2 milyon arılı kovan varlığı ile de 3. sıradadır. En son verilere göre ülkemizde 100 bin 399 arıcı bulunmaktadır. Ama hem üretim maliyetlerindeki artış hem de sahte bal, arıcılık sektörünü 3 yıldır sekteye uğramıştır. Arıcılık yapan kişi sayısı azalmış, sektörden kopuşlar başlamıştır. Bu yılki sektörden kopuş yüzde 30’un üzerindedir.” dedi.
Arıcılık sektörünün başlıca sorunlarına değinen Adıgüzel, “Üretim maliyetleri 2023 Temmuz ayında 1 kg balın maliyeti 127 liraydı, şimdi 200 liranın üzerinde. Kovan başı 60 lira destek ise yetersiz olmaktadır.” dedi. Gezginci arıcılıkta yaşanan sorunlara da değinen Adıgüzel, “Ülkemizde 9 ay arıcılık yapılabilmektedir. Arıcıların yüzde 75’i gezginci arıcıdır, yüzde 15’i yöresel arıcılık ve yüzde 10’u da sabit arıcılık yapmaktadır. Yılda 1000 kilometrenin üzerinde yol gidiyorlar. Bu nedenle gezginci arıcılara mazot desteği verilmelidir. Avrupa’da gezginci arıcılara akaryakıt desteği sağlanmaktadır. Ayrıca arının bal yapmadığı (kış sezonunda) aç kalmasını engelleyecek kadar şeker desteği de arıcılara verilmelidir.” diye belirtti.
Arıcılar engelleniyor
Üretim alanlarına da değinen Mustafa Adıgüzel, “Arı konaklaması, Arıcılık Yönetmeliği’ne göre yapılmaktadır. Arı konaklamasında İl/İlçe Tarım Müdürlükleri yetkili olup, eğer arının konaklayacağı bölge köy arazisi ise muhtarlarla, orman arazisi ise yetkili Orman Şeflikleri ile anlaşma sağlanarak arı konaklatılmaktadır. Arı konaklaması için hiçbir ücret alınmaması gerektiği halde; bazı mahalli idareler aşırı ücret istemektedir.” dedi.
Adıgüzel, “Arı konaklamasındaki bir diğer sorun da meralarda arıcılık yapılmasının yasak olmasıdır. Mera kanununa göre meralarda arı konaklamasına izin verilmemektedir. Arıcılık faaliyetleri, mera alanlarının tükenmesine sebep olacak bir faaliyet değil, tam tersine yaptıkları tozlaşma ile bu bitkilerin devamlılığını sağlamaktadır. Dünya ülkeleri bunun için arıcılara polinasyon desteği bile vermektedir. Türkiye’de ise desteği bırakın, bunu bedavaya yapan arıcıyı meradan engelliyorlar.” diye ifade etti.
Balların yüzde 80’i hileli
Balda sahteciliğin arıcılık sektöründeki en önemli sorun olduğunu dile getiren CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, “Türkiye sahte bal cennetidir. Tarafsız bir laboratuvara piyasadan aldığımız ballarda yaptırılan analizlerde raflarda bulunan balların yüzde 80 civarının hileli bal olduğu belirlenmiştir. Mart 2023 de Avrupa Birliği tarafından yayınlanan raporda da ülkemizden Avrupa Birliği üyesi ülkelere ihraç edilen 15 parti baldan 14’ünün şüpheli olarak belirtilmesi bir arıcılık ülkesi olan Türkiye için bir faciadır.” dedi.
Mustafa Adıgüzel, “Bugün kahvaltıda bal yiyip gelen 10 milletvekili arkadaştan 8’i, yediğiniz bal sahte, bilesiniz. Bal, taklit edilmesi en kolay, analiz edilmesi ise en zor gıda ürünleri arasında Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı (EFSA) tarafından 6. sırada gösterilmektedir. Tamamen yapay bal veya hileli bal şeklinde iki tür sahtecilik vardır. Hileli bal düşük maliyetli olduğu için ucuza satılmakta, bu da doğal balın pazarlamasını engellemekte, arıcı üretimden vazgeçmektedir.” dedi.
Denetleme sistemi şart
Balda sahtecilikle ilgili önerilerde bulunan Mustafa Adıgüzel, “Maliyetler dikkate alınarak bal alım taban fiyatı belirlenmelidir. Sahte balı en aza indirmek için sözleşmeli üretim modeline arıcılık dahil edilmelidir ve bal kayıt altına alınmalıdır. Türkiye’de arıcılık sektöründe üretilen balın kovandan sofraya izlenebilirliğinin sağlanması için arıcılıkta tüm girdilerin kontrollü ve denetlenebilir olması, arıcılık yapılan bölgelerin arı sağlığı ve arı ürünlerine olumsuz etkisi olabilecek her türlü tarımsal ilaç ve işlemden arındırılması gerekmektedir. Tüm arı ürünleri kayıt altına alınarak kontrollü ve izlenebilir model geliştirilmelidir. Sahte ürünlerin tespiti ve önlenebilmesi için, tüm dünyada kullanılan NMR cihazı aktif şekilde kullanılmalıdır. Tüm arı ürünleri üretimden tüketime izlendiğinde, kayıtsız ve sağlıksız arı ürünleri piyasada engellendiğinde; üreticinin doğal ürünü pazar bulabilecek, tüketici de güvenilir arı ürünlerine ulaşmış olacaktır. Arı ürünlerinde denetim nihai ürün bazında değil; kovanlıkta başlamalıdır.” diye açıkladı.
Adıgüzel, “Bu nedenle marketler, paketleyiciler ve bal satışı yapan yerler sıkı bir denetime tabii tutulmalıdır. Tağşişin yanı sıra e- ticaret sitelerinde üzerinde herhangi bir etiket bilgisi ve işletme kayıt numarası bulunmayan balların satışının yapılmasına izin verilmemelidir. Sahteciliğin belirlenmesinde yeterli olmayan Türk Gıda Kodeksi Bal tebliği kapsamı genişletilmelidir. Arı ürünlerinde kriterlere uygunluğun denetlenmesi sadece Tarım ve Orman Bakanlığının sorumluluğunda değildir. Toplum sağlığının korunması anlamında Sağlık Bakanlığı’nın, sahtekarlık ve dolandırıcılık anlamında İçişleri Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın, vergi kaçakçılığı konusunda Maliye Bakanlığı’nın da sorumluluğu altına girmektedir.” ifade etti.
“Ben bir arıcı çocuğuyum”
Mecliste arıcı tulumuna dikkat çeken Mustafa Adıgüzel, “Korkmayın arkadaşlar, bu bir arıcının resmi, bu emeğin alın terinin resmi. Sizlere sağlıklı bal yedirmek için evinden ocağından uzakta dağ başlarında bir çadırda bir barakada aylarını yıllarını veren insanların resmi. Defalarca konuştuk, dinletemedik, kulaklarınızın dikkatini çekemedik, belki gözlerinizin dikkatini çekeriz. Evet milletvekiliyiz ama milletvekilliği üst kimliğimiz değil, asıl kimliğimiz mesleklerimiz, ben bir arıcı çocuğuyum babam beni arıcılık parasıyla okuttu.” dedi.
Adıgüzel, “Ordu'daki 4 bin, Türkiye'deki 100 bin arıcıyı temsilen konuşuyorum. Sadece arıcılar için de konuşmuyorum, sizin için de konuşuyorum. Sağlıklı bal yemeye hakkı olan herkes için konuşuyorum, çocuklar için konuşuyorum. Hamile kadınlar, gençler, askeri birliklerde Mehmetçikler için konuşuyorum. Sahte bal ile zehirlenen bütün toplum için konuşuyorum. Arılara ihtiyacı olan bütün doğal hayat, bütün çiçekler bütün meyveler için konuşuyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı.