Yine hayatının baharında bir genç kız, bir insan(!) tarafından katledildi. Sadece bedenini değil hayallerini, ümitlerini de gömdüler toprağa. Annesini, babasını kardeşlerini, varsa sevgilisini de. Bu kadar kolay mı bir insanı hayattan koparmak ve nasıl canavarlaşabilir bir insan(!) bu kadar. O artık yok, bir daha gün yüzü göremeyecek. Ailesi için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak bir daha, acılarla örülü bir hayatın içinde hayatlarını tüketip gidecekler. Yaşadığı şehir, caddeler sokaklar onu bir daha göremeyecek. Yaşadığı ev ölüm sessizliğine bürünecek, çiçekler açmayacak bir daha. Geriye derin bir acı kalacak,  hiç bitmeyen.

IŞIKLAR İÇİNDE UYU CEREN ÖZDEMİR, GÜZEL KIZ VE SELAM SÖYLE DİĞERLERİNEDE…
EĞİTİM ÜZERİNE...
Mevcut eğitim anlayışımız, yeniliklere açık, eleştirel düşünen bir insan tipi yaratmaktan çok uzak. Bu anlayışın içine, insanı oluşturan bütün odakları katmak gerekiyor; aile, okul, sosyal çevre bu yapılanmanın önemli bileşenleri. Bu anlayış, sağlıktan trafiğe, bir dizi olumsuzluğu beraberinde getiriyor, siyaseti çapsızlaştırıyor, sorun çözücülüğü yok ediyor, doğaya karşı sorumluluklarımızı aksatıyor. Temel ilkelere bağlı bir yaşam felsefesi oluşturmak, bu anlayışla mümkün gözükmüyor.
Doğru değiliz, tutarlı değiliz, kafamız karışık, anlayışsızlık diz boyu. Eğitimli insanlarımız, yani üniversite okumuşlarımız hak getire; bazı konularda benim hiç okula gitmemiş ninemden daha ufuksuzlar. Her fırsatta birbirine kazık atan, aldatmayı akıllılık sayan, inançlı görünmesine rağmen rüşveti 'din' e aykırı saymayan... Daha bir sürü handikaplık... Ne bağlı bulunduğu inancın felsefesine uyuyor, ne de bunu yok sayıyor. Bile bile malzemeden çalıp çürük binalar yapıyor; deprem yerle bir ettiğinde taktiri ilahi diyor. Çocuklarını erkek-kız diye ikiye ayırıyor, oğlunun çapkınlıklarını, yaşadığı ilişki sayısının çokluğunu bir övünç abidesi yaparken, kızının en küçük duygu kıpırtısını ilk fırsatta bastırma yoluna gidiyor. Kızlarını başlık parası altında satıyor, aile namusunu kirletti diye katlediyor. Eğer 'din' bütün bu olumsuzlukları tekrar tekrar yaşamamıza engel olamıyorsa 'din' den ne anlıyoruz sorusunu sormak gerekiyor. Tamam namus-ahlak konularında çok belirgin olmasa da bunu olumlayan reel bir gerçeklik (recm) yok değil, ama şu yukarda saydığımız şeylerin hepsine karşı çıkmaz mı 'din' ? Bana göre bu olumsuzlukları tersine çevirmenin bir yolu var: Felsefesi olan bir değerler bütününü hayata geçirmek, bu değerler bütününü ailede başlatıp, toplumun bütün katmanlarında işler hale getirmek.
Öğrencim , Cemil Gündoğdu’nun yazılarından alıntı...