Anayasa’ya karşı ülke yönetmek!

Abone Ol

TBMM Başkanı, Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağına dair ‘namus ve şeref’ üzerine yemin ettiğine göre, görevi; Anayasa’yı beğenmese! bile, uymak, uygulamak, değiştirmeye kalkmamak. Anayasal düzeni kaldırma suçu (Md 309) işlememektir!

Daha önce AYM kararına rağmen Hatay Milletvekili Can Atalay kararını okutmayıp milletvekilliğini düşüren, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programı’nda, Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilk 4 maddesinden 3’nüncü maddeyle ilgili itirazını dile getirip. Anayasa’nın 3’üncü maddesinde yer alan ‘’Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’’ tabirinin de değişmesi gerektiğini söyleyerek, ‘’Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.’’

Neymiş değişmesini düşündüğü 3’üncü madde: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Devlet’le, milletin yerini değiştirerek üniter yapıya mı karşınız, üniter yapıyı mı ortadan kaldırmak istiyorsunuz, nedir?

Türkiye Devleti’nin adına mı karşısınız? Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ifadesine mi karşısınız; neye karşısınız açıkça söyleyin ona göre tartışılsın.

Var olan anayasaya göre seçilip, koruyacağınıza ‘namus ve şeref’iniz üzerine yemin ettiğiniz anayasanın değişmez maddelerinin değiştirilmesini düşünseniz de isteyemezsiniz! Kelimelerin yerlerini değiştirerek, laf cambazlıkları yaparak ‘seçkinci’ suçlamalarıyla niyetinizi masumlaştıramazsınız. 22 yıldır ülkeyi tek başınıza siz yönetiyorsunuz ‘seçkincilik’se seçkinci olan, harun gibi gelip, karun gibi zengin olan sizsiniz.

Anayasa’nın 177 maddesi var, 177 maddenin 121 maddesi değişmiş. Yaklaşık 51 maddesi ikinci ve üçüncü kez değişmiş. Bunun 34 maddesi AKP öncesi, 79 maddesi AKP iktidarı döneminde değişmiş. Dolayısıyla ortada bir darbe anayasası veya seçkinci anlayıştan söz edilemez.

Niyetinizi açıkça dile getirip, kamuoyundan tepkiler yükselince; ben öyle demek istemedim, algı yapılıyor demeyin.

YENİ AÇILIM SÜRECİ Mİ?

Yeni Anayasa tartışmaları sanıldığı gibi iktidarın sadece ağır ekonomik sıkıntıların konuşulmasının önüne geçmek için yapılıyor değil, onunla birlikte görünen ve görünmeyen iktidar paydaşlarına geçmişte ve bugün verilen sözlerin gereğini yapmak için siyasal iklim şartlarının oluştuğunun düşünülmesidir.

Düne kadar DEM’e selam verenin ‘bölücü ve vatan haini’ olduğu bir süreçten sonra 1 Ekim Meclis açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM’lilerin elini sıkması sanılanın aksine ‘siyasetin normalleşmesi’ olarak açıklanamaz. Elbette bugüne kadar bir araya gelinmemesi, el sıkılmaması normal değildi ama bu ‘yakınlaşma’ da normal bir yakınlaşma değildir. Bu yakınlaşma DEM’i yeni anayasa sürecine ortak etme arayışıdır ve tabi DEM’in taleplerinin karşılanması şartıyla!

1 Ekim Meclis açılışı sırasında genel kurul salonunun çok uzağından koşar adım gelerek Devlet Bahçeli ile el sıkışma şerefine nail olup ayaküstü sohbet eden DEM Milletvekili Sırrı Sakık’ın görüşmeden bir hafta sonra 8 Ekim 2024 DEM grubunun, aralarında Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK yöneticilerini kapsayan 110 maddelik kanun tekliflerini Meclis komisyonuna sunulması tesadüf, biranda akıllara gelmiş olabilir mi?

Peki kamuoyuna da yansıyan, Kandil’e sunulduğu iddia edilen reçete;

-PKK silah bırakacak,

-Müebbet hapis cezası almış olanların cezası 25 yıla indirilecek,

-Yöneticiler sürgüne gidecek, diğerleri pişmanlık yasasından faydalanabilecek,

-PKK’nı yerine legal parti alacak,

-Sekizinci sınıflara kadar Kürtçe eğitim artırılacak,

-Öcalan ev hapsine geçecek,

-Kayyım politikalarına son verilecek,

-Yeni anayasa hazırlanacak,

İddialarının ‘’yeni Anayasa, Meclis açılışı, el sıkışma’’ ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un 3’üncü madde değişmeli taleplerinin aynı paralelde sürüyor olması sizce sürpriz, tesadüf mü yoksa hepsi büyük planın bir parçası mı?

Kurulan çadır mahkemelerinden, devlet ve askeri bürokrasinin PKK unsurlarını ‘görmezden gelme, kontrol etmeme’ süreçlerinden sonra küresel büyük planın gereği yeni anayasayla birlikte malum hedefi gerçekleştirme aşaması mı nedir…

Meclis açılışıyla birlikte siyasi yakınlaşmalar-anlaşmalar, yeni plan, yeni süreç…

{ "vars": { "account": "UA-167452843-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }