"Barda" filmi, tam anlamıyla 2007 yılında çıkan "rahatsız edici" bir deneyim sunan bir yapım olarak öne çıkıyor. İşkence sahneleri, cesur replikleri ve etkileyici müzikleriyle, izleyicinin zihnine çivi gibi saplanan çarpıcı bir film. İzleyenler tarafından filmin gerçek bir olaydan esinlenip, esinlenmediğini çok merak ediliyor. İşte arda filmi gerçek mi? Barda filminin gerçek hikayesi nedir? Barda filminin ikincisi mi geliyor? Barda ikinci filmi ne zaman çıkacak?  sorularınızın cevabı haberimizde..

Barda Filmi Gerçek Mi?

"Barda" adlı Türk dram filmi, 2007 yılında çıkmıştır. Senaryosunu ve yönetmenliğini Serdar Akar'ın üstlendiği bu film, 1997 yılında Ankara Gaziosmanpaşa'da yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenilerek hazırlanmıştır. Türk yapımı suç ve dram türündeki "Barda" filmi, izleyicilere İstanbul'un gölgeli dünyasında unutulmaz bir yolculuk sunuyor. Hikaye, sıradan bir barda çalışan Cemal'in hayatına odaklanırken, onun karısının gizemli ölümünü aydınlatma arayışını anlatıyor.

Cemal, barda geçimini sağlarken aynı zamanda karısının ölümünün ardındaki gerçeği araştırmaya başlar. Esra'nın, barda tanıştığı bir müşteri tarafından öldürüldüğü korkunç gerçeğiyle yüzleşen Cemal, intikam dürtüsüyle yanıp tutuşur. Ancak intikam arayışı, onu suç örgütleri ve polis arasındaki karmaşık ilişkilerin içine çeker.

"Barda" filmi, gerçek bir olaydan esinlensede İstanbul'un yeraltı dünyasının ve karmaşık ilişkiler ağının gerçekçi bir bakış açısıyla sunulduğu etkileyici bir hikayeyi izleyicilere sunuyor."

26. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde, sunulan en sert Türk filmi olarak dikkatleri üzerine çekmiştir.

Barda Filminin Konusu Nedir?

Geceleyin düzenli olarak arkadaşlarının barına giden, yaşı 18 ile 25 arasında değişen genç bir grup, beklenmedik bir şekilde beş yabancının barda belirmesine rahatsızlık duyar. Yine de son biralarını içerek sessizce ayrılmaya niyet ederler. Fakat bir kavga çıktığında, gençler yabancılar tarafından rehin alınırlar ve uzun bir süre boyunca işkence ve istismara tabi tutulurlar. Bu beş kişi, kendi hayatlarında gerçekleştiremedikleri her şeyin intikamını, daha önce hiç tanımadıkları bu gençlerden çıkarmak isteyeceklerdir.

Film, uyuşturucu ve intikamla saplantılı bu beş kişinin işledikleri suçların hangi tür adalet sistemine tabi olması gerektiği konusunda derin bir sorgulamayı da ele alır.

Barda Filminin Gerçek Hikayesi Nedir?

7 kişinin bir eve girerek kadınlı-erkekli bir gruba 17 saat boyunca elektrik verip dayak attığı, tecavüz ettiği,  içki almaya gönderilen T.E.Y.nin bakkaldan yardım istediği; ama bakkalın olaya karışmamak için polisi aramadığı bir olaydır bu.

Yönetmen Serdar Akar'ın 1997’de Ankara’nın göbeğinde meydana gelen vahşet dolu gerçek bir olaydan yola çıkarak yazdığı filmin işte gerçek hikayesi...

Hürriyet Gazetesi tarafından 2007 yılında yapılan röportajda, mağdur T.E.Y, yaşadıkları dramı tüm detaylarıyla anlattı. (Röportaj Hürriyet Gazetesi'nden alıntıdır)

"1997 yılında, 18 yaşındaydım ve Ankara’da Şapka Bar’da şarkı söylüyordum. Olayın olduğu apartmana taşınalı henüz 15 gün olmuştu. Bir tarafında Cumhurbaşkanlığı Köşkü, bir tarafında Başbakanlık, diğer tarafında Dışişleri Bakanlığı Konutu ve Mesut Yılmaz’ın evi vardı. Yani dağ başında değildik. İlk dört daire boş, diğerleri doluydu. O gün üniversiteli iki erkek arkadaşım, akşam yemeğe gelecekti. Aynı gün Mersin’den komşum, 18 yaşındaki A.T.G. bir kız arkadaşıyla Ankara’ya gelmiş ve beni arayıp "Görüşelim" demişti. Onları da yemeğe davet ettim. Beraber yemek yedik, eğlenmeye çıktık. Gece 2’de eve döndük, hemen uyuduk. 

Sabah 5 civarında gürültüyle uyandık. Eli silahlı, yolda yürürken korkup karşı kaldırıma geçeceğiniz korkunçlukta 7 adamla burun buruna geldik. Yüzlerinden pislik akıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, apartmanın üst katını tutmuşlar.

Kuruyemiş dağıtımı yaptıklarını söyleyen, aslında barlardan haraç toplayan bir çetenin adamlarıymış. Ellerindeki silahları ve bıçakları gösterip, "Ne yapıyorsunuz lan, bizden habersiz karı mı s... burada" diye bağırıyorlardı. Aslında amaçları para alıp gitmekti. Kızları görünce kalmaya karar verdiler.

Hepimizi odanın duvarına dizdiler, ellerine geçirdikleriyle dövmeye başladılar. Sopayla yorulduklarında tekme atıyorlardı. Dövmekten sıkılmışlardı. "Elektrik verelim lan bunlara" demeye başladılar. Dayaklardan çığlık atacak halimiz kalmamıştı, elektriği yiyince avaz avaz bağırdık. Bu da yetmedi. İçlerinden biri elindeki bıçakla penisimi kesmek üzereyken, en gençleri ve kötünün iyisi Murat Gökgöz müdahale etti. Beni kurtardı. Yine de vücudumun her yeri bıçakla kesildi, hala izlerini taşıyorum.

Bir yandan içiyor ve uyuşturucu alıyorlardı. İlk üç saat çığlığımız hiç dinmedi. "İmdat bizi öldürüyorlar" çığlığı attıkça, kahkaha atıp "Biz Allah'ız, kimse dokunamaz" diyorlardı. O kadar bağırmıştık ki, nasılsa birileri duyup polisi aramıştır, diye umutlanıyorduk. Fakat ne gelen vardı ne de giden. 17 saat boyunca kimse yardımımıza gelmeyince "Adamlar haklı, gerçekten bunlara kimse dokunamıyor herhalde" diye düşünmeye başladık. Bugün bile aklım ermiyor: O çığlıkları bir Allah’ın kulu duymadı mı? Kırık kapıdan hiç mi ses çıkmadı dışarı? Duyup, polisi aramayanları affedemiyorum.

Birkaç saat sonra erkek arkadaşlarımızdan Ş.Ş, kaçmayı başardı. Peşinden silahla gidip, herkesin ortasında onu geri getirdiler. Hatta o sırada bir nakliyat kamyonunun şoförü, eli silahlı adamı gördüğünde "Naber abi yine mi kurban kesiyorsunuz" diye gülmüş.

Hepimizi öldüresiye dövdükten sonra, 18 yaşındaki A.T.G.’yi diğer odaya götürüp tecavüz ettiler. "Bakireyim, yalvarırım beni bırakın" diye ağladı ama dinlemediler. Sonra da kocasından yeni boşanmış ve dört yaşında bir kızı olan 23 yaşındaki N.K.’ya tecavüz ettiler. O da, "Dört yaşında kızım var, ne olur beni ona bağışlayın" diye yalvardı, dinlemediler. Kızların ikisine de 17 saat boyunca defalarca tecavüz ettiler. Yalvarmaları hala kulaklarımda.

İçkileri bitince beni karşıdaki tekel bayiine içki almaya yolladılar. "Polise Haber verirsen kızlardan birinin kafasını uçururuz" dediler.

Dükkandakilerin her yerimin kan revan içinde olduğunu görünce polisi arayacağını düşündüm. Adam beni süzdü. "Yalvarırım polise haber ver, ne kadar para istersen veririm, senin de çocuğun vardır" dedim. Cevap "Başımı belaya sokamam" oldu. Sonradan öğrendiğime göre, olay ortaya çıktıktan sonra, polisler o adamın kırılmadık yerini bırakmamış. Ağlayarak eve döndüm. Zorbalar, "Arabaya atıp bir yere götürüp orada mı öldürsek, yoksa öldürüp cesetleri bir yere mi taşısak" tartışması yapıyorlardı. Akşam saat 21.00’e yaklaşırken İbrahim Ural, en sessizimiz Ş.Ş’nin kafasına silah dayayıp "Yürü" dedi. Öldüreceklerini sandım "Nereye" diye sordum. Ş.Ş’yi bırakıp, "Sen gel o zaman" dedi. Apartmanın bodrumuna götürdü. "Buraya kadarmış, öldürecek" diye düşünürken bana tecavüz etti. Tekrar yukarı çıktığımızda, herkese "S... herifi" deyip beni koltuğa fırlattı.

Sonra yanıma oturdu, tişörtümün içinden göğüslerime doğru elini soktu. O sırada, "Bana bir duble rakı verin" diyerek herkesi şoke ettim. Bir dikişte içtim, ikincisini istedim. "Oh, oh keyiflendi bak, madem şarkıcısın bize şarkı söyle" dediler. İstedikleri türkünün iki dizesini mırıldanıp, İngilizce şarkıya geçmiş gibi yaptım. Arkadaşlarıma "I will run away, don’t afraid" (Kaçacağım, korkmayın) dedim. Kaş, göz işaretiyle "yapma" dediler. Üçüncü dubleyi istedim. Dört ve beşinci dubleleri kendim aldım. 10 dakikada beş duble içmiştim. Tecavüz edip, 17 saat dövüp rahatlamış olmalılar ki, bizimle "Memleket nere" muhabbetine geçmişlerdi. 

Altıncı duble için ayağa kalktığımda saat 23.00 civarıydı. Muhabbet koyulaşmıştı. Kırık kapıya iyice yanaştım, dışarı çıktım, bardağı bırakıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Caddeye çıktığımda ilk gördüğüm arabaya kendimi atıp, "Gaza bas abi, polise" dedim. Karakol 3 dakikalık mesafedeydi. Nöbet değişim saatiymiş, olması gerekenden daha fazla polis vardı. Beni kan revan içinde görünce donakaldılar. "Ne oldu sana" dediklerinde "Sabah 5’ten beri işkence görüyoruz, arkadaşlarım hala onların elinde, silahlılar" deyince beni de arabaya atıp, çok kalabalık bir grup polisle eve gittik. Evin etrafını sardılar ve diğerlerini de kurtardılar.

 

Mahkeme devam ederken, bir araba önümde durdu. Daha önce hiç tanımadığım ünlü bir mafya babasının adamları beni arabaya bindirdi. Korkmuyordum çünkü başıma gelebilecek en kötü şeyler gelmişti. Daha kötüsü ne olabilirdi ki? Mafya babası babacan tavırla bir kadeh viski ikram etti. Elime bir telefon tutuşturdu. "Öldür dersen, hattın ucunda bekleyenler, size bunları yapan adamların hepsini içeride öldürecek" dedi. Bir saat düşündüm. Bize biraz daha iyi davranan Murat Gökgöz hariç hepsinin öldürülmesinden yanaydım. İkinci saatte, bana tecavüz eden İbrahim Ural, en acımasızları Murat Yıldırım ve Murat Kandemir’in öldürülmesini düşündüm.

Bir türlü karar veremiyor, ağlıyordum. Onlar karar vermem için sıkıştırıyordu. Birden bu kararı benim veremeyeceğimi, o kadar cani olamayacağımı düşündüm. Bize bunu yapanlar insan değildi ama biz insandık. Daha sonra olayı Ş.Ş’ye anlattım. İyi ki yapmadın, dedi. Sonradan öğrendiğimize göre Murat Gökgöz hariç hepsi içeride tecavüze uğramış.

Olay ortaya çıktıktan sonra, Ankara’da barlarda şarkı söylediğim için gece fotoğraf çeken bütün fotoğrafçılardan benim sahnede ibne gibi giyinipsüslenmiş fotoğraflarımı aradılar. Bulamadılar tabii. Olaydan sonra en ağırıma giden, en entelektüellerinin bile, "Çocuk zaten eşcinselmiş" demesi oldu.

Herkes manidar şekilde "Niye siz" sorgulamasına başladı. Bizden öncekilere neden olmuşsa, bize de o yüzden olmuştu. Sanıklardan biri, 11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüzden sabıkalıydı. Çocuk neden tecavüze uğramıştı? Olayı manidar şekilde sorgulayan herkesin başına Allah aynısını versin. "Tecavüze uğrayan sen miydin" dediklerinde bir hafta bunalımdan çıkamazdım. Şimdi rahatım. Ne yüzümü gizliyorum, ne adımı. Utanması gereken ben değil, onlar ve onları hapisten çıkaran politikacılar."

Barda Filmi Oyuncuları

Egzozcu Selim Ketenci / Nejat İşler

Patlak Osman / Hakan Boyav

45 / Serdar Orçin

Köylü Nasır / Erdal Beşikçioğlu

Çırak / Volga Sorgu

Nail / Doğu Alpan

TGG / Burak Altay

Nil / Melis Birkan

Sevgi / Nergis Öztürk

Pelin / Sezen Aray

Aynur / Meltem Parlak

Aliş / Şamil Kafkas

Cenk / Salih Bademci

Barbo / Sarp Aydınoğlu

Savcı / Eray Özbal

Hemşire / Yıldız Durucan

Muayenehanedeki Kız / Didem Yalınay

Bar Görevli / Aytuğ Civan

Kayıt Yaptıran Kız / Ece Palaz

Gardiyan / Aydoğan Akdemir

Baba / Mehmet Ali Yurdakul

Komiser / Haldun Çalışkan

Hakim 1 / Fahri Çiftçi

Mahkum / Zeki Demirkubuz

Mahkum / Çağan Irmak

Mahkum / Cemal Şan

Mahkum Selim Demirdelen

Mahkum / Serdar Akar

Barda 2

Barda filminin ikincisi mi geliyor?

Türkiye'nin önde gelen sinema haber kaynaklarından Box Office Türkiye'nin son raporuna göre, Türk sinemasının gerilim türündeki önemli yapıtlarından biri olan 'Barda', izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. İlk film büyük beğeni toplamıştı ve şimdi ikinci film için hazırlıklar başladı.

Yönetmen koltuğunda Hande Türkel'in oturacağı bu devam filminde, ilk filmde olduğu gibi Nejat İşler, Hakan Boyav, Serdar Orçin, Erdal Beşikçioğlu ve Volga Sorgu gibi deneyimli isimler yer alacak. Bu isimlerin tekrar bir araya gelmesi, sinemaseverlerin heyecanını artırıyor.

17 yıl aradan sonra beyazperdeye geri dönecek olan 'Barda'nın ikinci bölümü, 29 Kasım 2024'te vizyona girecek. Bu uzun bekleyişin ardından, izleyicilerin büyük bir merakla beklediği film, gerilim türünün Türk sinemasındaki önemli bir temsilcisi olmaya aday görünüyor.

Editör: Kerim Gültaş