Yeni yıl yazılarında umut dolu yarınların geleceği yazılır.. Ama Türkiye’de 14 Mayıs 1950 den sonra bunun tersini yaşıyoruz ve bunun tersini yazıyoruz. Neden bu böyle İşte şundan. Bir insanın umut dolu yarınları istemesi yazması demek insanların maddi refahlarının artması bilgilerinin artması kültürlerinin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması demektir. Herkesin ama hereksin anlayacağı şekilde yazarsak İnsanın parası ve bilgisi artarsa geleceğe güvenle bakar. Bunun tersi ise gaflet dalalet ve hıyanettir. Umutsuzluk ve felaketler zinciridir. 14 Mayıs 1950 den sonra yaşadıklarımızın kısa özeti budur. 14 Mayıs 1950 den sonra fiyatlar sürekli yükselmiştir. Türk parası düşman paraları karşısında 4.000.000 defa değer kaybetmiştir. Bu felaketleri önlemenin tek yolu tek çaresi vardır. DENK bütçedir. NOKTA.
696 Sayılı KHK. ( Kanun hükmünde Kararname)
İşi gücü bıraktık son çıkan 696 sayılı kanun hükmünde kararnamenin şu maddesini tartışıyoruz. İşte tartıştığımız madde: "Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır. Yani cezai ve hukuki sorumlukları yoktur. Aslında bunun tartışması olmaz. Ama burası Türkiye’dir. Tartışmak istemesen de tartıştırırlar. Şair Eşref ne güzel söylemiştir;
Vakt-i, istibdatta söz söylemek memnu idi;
Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı!
Devr-i hürriyetteyiz şimdi, değişti kaide.
Söyletirler evvela, sonra bellerler ananı!
( vakti istibdat- baskıcı dönem, memnu: yasak)
Bu KHK maddesinin tartışılır tarafı yoktur. Tartışılamaz. Çünkü: Anayasamıza göre Devletten başka bir makam ve örgüt Türk vatandaşlarına karşı silah kullanamaz da ondan Anayasamız bu hallerde ne yapılacağını yazmıştır. Bu Anayasa üstü bir madde olup hukuk bilimi açısından çılgın bir maddedir. Demokratik hukuk devletinde asla yeri olmayan bir maddedir.
İşin doğrusu ve Gerekeni Nedir?
Bu gün yaşadığımız olumsuzlukların yani 1960 ihtilalinin+ 1971 Muhtırasının+ 1980 İhtilalinin+ 28 Şubat düzenlemelerinin + AKP iktidarına Türk milletinin kurtarıcı gibi atlamasının hepsinin ama hepsinin tek nedeni vardır. O da şudur: Türk parasının ezilerek düşman paralarının yükseltilmesidir.
Türk parası ezilip düşman paraları yükselince Türk milleti de ezilmiş olur. O zaman da “Millî reaksiyonlar” doğar. 2018 yılı 65 Milyar TL açıkla TBMM de bütçeyi kabul edenler ve yürürlüğe koyanlarla bu güne kadar yaptıkları açık bütçelerle toplamda 369 milyar TL cebimizden alanlar bu olayların ve bundan sonraki olayların baş sorumlusudurlar.
Hazreti Ali Yıllar evvel şöyle demiştir.
“ Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”
Yüce Peygamberimizin iki Hadis-i Şerifi ise şudur: “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” ve “Beşikten mezara bilim okuyun.”
Ebedi başkomutanımızın emri ise şunlardır: Hayatta en hakiki mürşit bilimdir.
Açık bütçelerin sayısız sakıncalarını iyi bilen TBMM nin DENK bütçe yönünde kesin karar sahibi bulunması devletin mali ve hatta genel politikası için büyük güvencedir.
TBMM ve Hükümetimiz. Sizin göreviniz açık bütçelere itiraz edenleri susturmak için Anayasaya, insan haklarına ve çağımızın dünya görüşüne aykırı kararnameler çıkarmak değildir. Türk milletinin bütçelerini DENK yapmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk milletinin yeni yılını kutlar nice nice yeni yıllar dileklerimi sunarım.