Sevgili okurlar, yaklaşık 6 yıldır devam eden Ergenekon davası nihayete erdi. Eski genel kurmay başkanı İlker Başbuğ başta olmak üzere, generaller, amiraller, gazeteci yazarlar, profesörler, sendikacılar, seçilmiş vekiller müebbet hapis cezasıyla tebziye edildiler.

Onlarca tutuklu şüphelilerin evlerinde ailelerin gözlerinden kam damlıyor, yürekler kanıyor.

Kamu vicdanı rahat mı bilemem, sanıkların bu suçu işleyip işlemedikleri hakkında da kamuda yeterli bilgi yoktur. Tabii olarak suç işleyen herkes makam ve rütbe gözetmeksizin cezalandırılması gerekir. Ancak verilen cezalar ağır ama çok ağır oldu.

Bir genel kurmay başkanı düşünün ki , elinde silahı varken, görevinin başındayken on binlerce subayı, astsubayı, eri varken darbe yapmamış veya yapamamış, darbeyi düşünmüş ve emekli olduktan sonra tutuklanarak yargılanmış.

Bilmiyorum, tuhaf geliyor bana.

Darbelerin her zaman karşısında durduk. Darbelerin devleti zayıflattığını, özellikle demokrasiye ve ekonomiye zarar verdiğini anlattık durduk. Ama bir genel kurmay başkanının terör örgütü üyesi olarak yargılanmasını içimize sindiremedik.

Yargılama sonunda adalet yerini buldu mu, hak yerini buldu mu bilemeyiz. Şüphelilerin dahi suçlarının ne olduğunu anlayamadıkları bir ortamda yargılanmaları Türk halkını da incitir. Kararlar sonrasında kamu vicdanı incitilmişse gelişmelerin büyük olaylara gebe olacağını düşünmekteyim.

Son duruşma gerçekten enteresan geçti. Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez avukatlar ayakkabıları çıkarılarak aranıp içeri alındılar. Savcılar istedikleri yoldan ulaşım sağlayamadılar. Binlerce asker ve polis emniyet tedbiri aldı. Sanıkların ailelerine salona girmeleri için izin verilmedi. Batı illerinde kişi hak ve özgürlükleri kısıtlandı. Silivri E 5 kara yolu trafiğe kapatıldı. Silivri yangın yeriydi. Joplar, biber gazları havada uçuştular. Her tarafta eylem vardı. Polis ve asker halk ile göğüs göğüse muhabere yapıyordu sanki. Tarlalar yanarken barikatlar yıkıldı. Toma araçları halka su fışkırtırken çıkan yangınlara da müdahale ettiler. Binlerce çevik kuvvet binlerce jandarma timleri büyük bir operasyona giriştiler. Yangınları söndürebildiler belki ama yürekteki yangınların akibeti ne olacak bilinmemektedir.

Orta yaşlarda bir kadın askerlerin önünde dikilerek, “siz Mustafa Kemal’ in askerlerisiniz. Bizimle olun, haksız emri dinlemeyin” diye bağırmaları kulakları çınlatıyordu. Bir kadın elinde 9 yaşındaki çocuğu ile tarlada ilerlerken sivil bir polis memuruyla tartışmaya giriyor, sivil polisin çocuğunu elinden alır size akli denge raporu aldırırım, demesi hicap verici bir durumdu.

Tarihi dava nihayet sona erdi. Benim yüreğimi kanatan en önemli olay Bingöl karayolunda 33 askerimizi bizzat şehit eden Şemdin SAKIK’ ın gizli tanık olarak dinlenmesi ve onun beyanları doğrultusunda hakimlerin karar vermesiydi.

Sevgili okurlar, müebbet hapisler havalarda uçuştu. Yasaklar birbirini kovaladı. Otobüslere yol verilmedi. İnsanların özgürlükleri kısıtlandı. Polis ve jandarma geniş güvenlik tedbirleri aldığı yerde halk ile karşı karşıya geldi. Bu olayda muhalefet partiler üzüntülerini birer birer söylerken iktidar partisinin vekilleri adeta sevinç çığlıkları atıyorlardı.

Benim ülkeme kim kem gözle bakıyorsa cezalandırılmalıdır. Yasa dışı uygulamalar, bölücülük yapmalar, terör örgütü olmak ve ya milislik yapmak suçtur ve asla karşılıksız kalmamalıdır. Ama verilen her türlü kararda kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.

Yeni Silivri protestoları ülkeyi saracak gibi gözüküyor. Yargı aşaması daha bitmedi. Direnişe evet, ama yasal olmayan hukuksuz direnişe hayır diyoruz.

Kararları ben beğenmedim çünkü konuların içeriğini bilmiyoruz ama biz beğensek te beğenmesek de herkese geçmiş olsun diyoruz. Yargı devam ediyor, yargıya sonuna kadar güvenmeliyiz.