KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof.Dr. Mehmet Hasgüler,
Batılılar ve Yunanlıların tarihe hep kendilerinin işine gelen kısımlarından baktıklarını belirterek "Biz kendimizi azınlık olarak görmüyoruz" dedi.
Hasgüler, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çelebi Avrupa Birliği Merkezinin (ÇABMER) "Doğu Akdeniz'de Son Gelişmeler ve Kıbrıs" konferansında konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof.Dr. Mehmet Hasgüler önemli açıklamalarda bulundu.
Konferansı İKÇÜ Rektör Yardımcısı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İbrahim Attila Acar, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç.Dr. Kerem Batır, akademisyenler ile çok sayıda öğrenci takip etti.
KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof.Dr. Mehmet Hasgüler konuşmasına Soma’da meydana gelen elim kazada ölen madencilerimizin acısını paylaştıklarını belirterek başladı. Yaşananın çok büyük bir acı ve dram olduğunu söyleyen Prof.Dr. Mehmet Hasgüler, kazada ölen madencilerimize Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına da baş sağlığı ve sabırlar diledi.
“Devletler tarihinde 50 yılda bir bellek tazelemek gerek”
Kıbrıs’ta yaşananların tarihsel bir bütünlük içinde değerlendirilmesini vurgulayan Prof.Dr. Mehmet Hasgüler, Kıbrıs'ın Çarlık Rusyası tehdidiyle İngilizler tarafından işgal edildiğini, Sovyet tehdidi yüzünden de bölündüğünü hatırlattı. Prof.Dr. Mehmet Hasgüler, Kıbrıs'ın Rusya yüzünden birleştirilmek istendiğini belirterek şunları söyledi: "1960'ta Kıbrıs'ta kurulan devletin başına başpiskopos Makarios getirildi. Sakallı, asalı bir din adamı Müslümanlara da baş oldu. Böylece sorunlar başladı haliyle toplumsal ayrılıklar başladı. 5 Kasım 1914'te İngilizler ilk olarak medeni hukuka ilişkin işlem tutan müftülüğü lağvetti. Her türlü işlemlerde hem hakem hem kayıt tutan müftülüğün ilgası Kıbrıs Türklerini sahipsiz bıraktı. Vakıfları kapattı. Ama Rumların hiçbir kurumuna müdahale etmedi. Devletler tarihinde 50 yılda bir bellek tazelemek gerek. 1974 harekâtını 1980'lerde konuşmak başka, 2000'de, 2014'te konuşmak başka. Zaman geçtikçe hem olayların dayanakları hem de ilgisi azalıyor. Bu özellikle Kıbrıs Türklerinde böyle Rumlarda böyle değil.”
Ada İçin Kritik Bir süreç
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın, Kıbrıs müzakerelerine katkıda bulunmak amacıyla 21-23 Mayıs tarihleri arasında Lefkoşa’yı ziyaret etmesini de değerlendiren Prof.Dr. Hasgüler, ada için kritik bir sürece girildiğini belirtti.
Prof.Dr. Hasgüler, İngiltere’nin üslerle ilgili açılımı, AİHM kararı ve de ABD’den 52 yıl aradan sonra en üst düzeyde ziyaret olacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ada’ya Maraş ile ilgili fonlarla gelmesi oldukça kritik bir sürece girildiğini gösteriyor. AİHM kararının Kıbrıs'la ilgili de boyutu var. Herkesin bir Kıbrıs’ı var. Nasıl bir dönem herkesin bir Filistin sorunu vardıysa her bir gücün kendi otlayacağı bir Kıbrıs’ı var. ABD’nin, Avrupa’nın, Yunanistan’ın, Rusya’nın bile farklı bir Kıbrıs’ı var. Bu sürece kadar orada yaşayan insanların nasıl bir Kıbrıs’ta yaşamak istedikleri ortaya koyulamadı.”
“Biz kendimizi azınlık olarak görmüyoruz”
Kıbrıs’a küresel düzeyde bakıldığında Müslüman Hıristiyan çatışması, bölgesel bakıldığında Türk-Yunan çatışması, Kıbrıs’tan da bakıldığında da Kıbrıslı Türk-Rum çatışması olarak görüldüğünü ifade eden KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof.Dr. Mehmet Hasgüler, Türk kesiminin azınlık olarak görülemeyeceğini söyledi.
Batılılar ve Yunanlıların tarihi hep kendilerinin işine gelen kısımlarından baktıklarını anlatan Prof.Dr. Hasgüler, sözlerine şöyle devam etti: "Biz kendimizi azınlık olarak görmüyoruz. Rumlar kendilerinin dışında herkesi azınlık olarak görür. Hastaya doktor lazım, yarayı doktor olarak görmeyip kaşırsanız yara daha da büyür. Onların da, Türklerin de büyük acıları vardır. Üç asır orayı yöneten bir imparatorluğun bakiyesi olarak bu konuya ilişkin barışı ortaya koyan, Avrupa’ya hiçbir kompleks duymadan, yaratıcı, barışı inşa edici, çözümü ortaya çıkarıcı projelerimizi sunmamız lazım. Tarihi kimliğimizden, dinimizden, kişiliğimizden ödün vermeyeceğimizi de herkesin bilmesi lazım. Hiçbir ortaklık iki kimliğin birinden birini az gözeterek, öbürüne aşağıdan bakarak başarılı olmaz. Eşitlik ve demokrasi gerekir.”
Önümüzdeki süreçte Ada’da yaşanacak hareketliliğe de işaret eden Prof.Dr. Hasgüler, Türkler üzerinde manipülasyonun oldukça yoğun olduğunu ifade etti. Prof.Dr. Hasgüler, bugün sadece Güzelyurt’a gelecek olan Rum sayısının 150 bin olduğunu anlatarak "150 bin Türk’te güneye hareket edecek. Nüfusun üçte biri adanın ekonomisi üzerine etki edecek. Federal bir Kıbrıs’a gidildiğinde uzun yıllar sonra insanların yerlerinden edilmeleri söz konusu olabilir. Manipülasyon o kadar üst düzeydeki Güzelyurt’ta olan bir Türk cenazesini buraya defnedemiyor. Lefkoşa’ya götürüyorsunuz, bu çok acı. Çünkü o toprağın Rumlara verileceği kanısını dışarıdaki güçler size dayatmış” dedi.
İKÇÜ’yü barış diplomasisine katkıda bulunabilecek bir eğitim kurumu olarak gördüğünü de ifade eden Prof.Dr. Hasgüler, diplomasinin diğer ülkelere bırakıldığında her ülkenin kendi çıkarlarını gözeterek etki ettiğine vurgu yaptı. Prof.Dr. Hasgüler, İKÇÜ’yü barış diplomasisini önümüzdeki yıllarda Türk-Yunan ilişkileri başta olmak üzere Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeterek yapacak bir kurum olarak gördüğünü söyledi.
“Ekonomik başarı Federal Kıbrıs’a katkı sunar”
Maraş’ın stratejik önemi hakkında açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Hasgüler, kurulacak ulus ötesi bir komite katkısıyla Ada’da yaşayan halklar arasında ekonomik bir köprü oluşturulabileceğini ifade etti. Prof.Dr. Hasgüler, şunları söyledi: "Maraş'ın bizce Avrupa kömür çelik birliği gibi ulus ötesi bir komiteyle açılabilir. Burası bölgesel ekonomik bölge, serbest bölge olarak değerlendirilebilir. Diğer önemli konu 20 Temmuz’da Türkiye’den su geliyor. Bunun da katkısıyla su, gaz ve elektrikten oluşan ulus ötesi bir komite kurulabilir. İki halkın ekonomik işbirliği ile çıkar üzerinden sağlayacakları başarı federal Kıbrıs’ı getirebilir. Kıbrıs’ta federasyon zaman gerektirecek bir tartışmadır, kültürel olarak kolay tüketilecek bir şey değildir. Bu yüzden Maraş üzerinden yapılacak işbirliği ekonomik birlik hem öyle bir yapıya gidip gitmeyeceğimize risk almadan bir öngörü olabilir.”
Rum kesiminin yaşadığı ekonomik sıkıntıların oradaki halkın Türkiye’ye bakış açısını da değiştirdiğini belirten Prof.Dr. Hasgüler, şöyle konuştu:“Artık Türkiye’ye Troykadan daha fazla sempati duymaya başlandı. Barış ve çözüm için bu çok önemli değişimdir. 40 yılda Troykadan el etek çekmiş bir Rum oluşmuş sokakta. Öte yandan bizim kesim de de AB’yi cennet sananlar var. AB cehennem de değil cennette değil. Demokrasi, insan hakları yüzü var ama ırkçı yüzü de var.”
“Türkiye Kıbrıs ile ilgili iddia çıtasını yüksek tutmak zorunda”
Türkiye’nin iddiaları olan bir ülke olduğunu, hangi siyasal parti iktidar olursa olsun Kıbrıs ile ilgili iddia çıtasını yüksek tutmak zorunda olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Hasgüler, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin çıkarları açısından da böyle olmak zorundadır. Bölge iddiaları açısından da böyledir. AB serüveni ile ilgili de böyledir. Bugün bizim tanımadığımız, Türklerin içinde olmadığı bir devlet yarıbuçuk bir devlettir. Sayın Cumhurbaşkanı Gül de bunu yarım devlet olarak böyle niteliyor. Buna katılıyorum.”
Kıbrıs gençliği ile Türk gençliği arasında kültürel ve tarihsel boyutta kurulacak köprünün Kıbrıs’ın geleceğine önemli katkıda bulunacağını da belirten Prof.Dr. Hasgüler, sözlerini şöyle tamamladı: “1974’te doğan biri bugün 40 yaşında oldu. Nesiller değişiyor. Türkiye coğrafi ve kültürel hassasiyeti olduğu sürece, iddiaları olduğu sürece Kıbrıs’la ilgili güçlü argümanları sürdürmenin yolu; kamuoyu oluşturulmasından, herkesin bilinçle yaklaşmasından geçer. Bunda Kıbrıs’ın arkasında 80 milyonun olduğunu düşünmeleri yatar. Güney Kıbrıs’tan bazı üniversiteler TÜBİTAK’a başvuru yapmaya başladı. Türkiye’den yardım almaya çalışıyorlar. Böyle gelişmeler var. Türkiye bu konular da yardım istenen bir yer olarak görülmeye başlandı. Kıbrıslı Türkler gibi 80 milyonu arkasında görecek bir Rum yaratmak lazım.”