Konu siyaset olup, ne olursa olsun rakibi alt ederek, mesele seçim kazanmak ise ‘yalan, iftira’ dahil her şey mubah mıdır; siyasette olur geçer diye mi bakılmalıdır. Sonra da dönüp toplumdan doğru ve ahlaklı olması beklenebilir mi? Maalesef son zamanlarda özellikle siyasette bu ve benzeri yöntemler olağan hale geldi!
Aradan bayağı uzun zaman geçti özel ilgi duyanların dışında herkes unuttu gitti ülkenin koskoca İçişleri bakanının hem de TBMM Genel Kurulunda Bütçe görüşmelerinde bağıra bağıra terör örgütlerinin adlarını tek tek sıralayarak İBB’ de 557 terörist var iddialarını gündeme getirdiğini.
Olayı kısaca anımsayalım, hafızaları tazeleyelim...
2021/Aralık ayı TBMM Bütçe görüşmeleri esnasında, Meclis’te konuşan İçişleri Bakanı Süleymen Soylu ‘’İstanbul’a yaklaşık 33 bin kişi alındı ve bu 33 bin kişiden ancak 14 bin kişinin bilgisi bize intikal ettirildi ve 33 bin kişiden 12 bin kişiye ancak bakıldı, 455’nin PKK ve KCK kaydı var, 80’inin DHKP-C kaydı var, 20’sinin de MLKP kaydı var, 2’sini MKP kaydı var ve diğerlerinin de kayıtlarını her birinize gönderebilirim.’’ dedi ver yer yerinden oynadı!
İktidarın yazılı görsel medyası günlerce yayın yaptı, iktidar adına ekranlarda boy gösterenler ne karalamalar, ne iddialar gündeme getirdiler, sayısız köşe yazıları yazıldı. Muhtemeldir ki iktidarın siyaset yapma biçimi amacına ulaştı toplumun bir bölümünün hafızasına Ekrem İmamoğlu’nun teröristleri İBB’ye aldığı kanaati oluşturuldu.
Aradan iki yıl gibi bir süre geçtikten sonra bakana karşı açılan davada savunmasında Bakan Soylu’nun avukatı ‘’Müvekkilim İçişleri Bakanı’dır hazırlanan rapor doğrultusunda elindeki bilgileri siyaset yapma özgürlüğü ve düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü kapsamında açıklamıştır. Genel verilerle açıklama yapmıştır. Ayrıca delillerimizin toplanmasını talep ediyoruz.’’
Neymiş, siyaset yapma özgürlüğü ve düşünce kanaat açıklama özgürlüğü kapsamında; İBB sanki terör yuvası gibi gösterilebiliyor, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu teröristleri işe almakla suçlanabiliyormuş.
Başka ne yokmuş, elde bilgi belge hiçbir şey olmadan; genel verilerle açıklama yani en ağır suçlamayla teröristleri işe alma suçlamaları yapılabiliyormuş. Yani uzun bakanlık döneminde ve davadan sonra geçen bunca sürede yeterli delillere hala ulaşılamamış, delillerin toplanmasını talep ediyorlarmış!
Hani bakan Soylu çok az sayıda kaldığını iddia ettiği teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar her şeyi biliyordu. Yoksa ayakkabı numaralarını bildiği, terör örgütlerinin isimleriyle birlikte sayılarını açıkladığı teröristler gerçekte yok muydu, yoksa siyaseten yıpratmak, kendine alan açmak için ‘öylesine’ yapılmış iftira at izi kalsın siyaseti miydi, neydi bütün bu akıl almaz iddialar…
Pes ki pes doğrusu…
Bir ülkenin koskoca bakanı elinde yeterli bilgi belge olmadan istediği kişiye, kuruma en ağır suçlamaları yöneltebilirmiş! Böyle bir devlet yönetimi, devlet yöneticiliği olabiliyor ve belli kesim tarafından makbul bulunabiliyor, yazık, çok yazık…
Hoş son seçimlerde de muhalefet partileri montaj kasetlerle terör örgütleriyle işbirliği yapmakla suçlanmış, gerçek olmadığı ortaya çıkınca partili cumhurbaşkanı ‘velev ki montaj’ olsun diyerek montaj olduğunu kabullenmişti.
Her seçim döneminde asılsız iddialarla, montaj-kurgu kasetlerle rakiplerini karalayarak kendine avantaj sağlamakta bugüne kadar başarılı olan anlayış, dün yaptıklarından ar edip yenilerini yapmaktan vazgeçecek değildir. Kuvvetle muhtemeldir ki hayati olarak görülen Mart yerel seçimlerinde de rakibe üstünlük sağlama adına akla gelmeyen yöntemler tekrar denenecektir. Deniyorlar da. Daha seçim atmosferine girmeden bizzat iktidar çevrelerince İmamoğlu’na yönelik ‘’sahte bozulan otobüs, sahte drone gösterisi, sahte ses taklitleri’’ organize edilmeye başlandı bile! Sahtecilikte sınır tanınmadığı gibi, yeni buluşlar icat edilebilir! Muhtemeldir ki bu seçimde yine ‘sahteyle gerçeğin, yanlışla doğrunun’ yarıştığı bir seçim olacak gibi gözüküyor.
İddiaya maruz kalanların haklılığını ispat edebilmek için müracaat edebilecekleri bir devlet aklı olmayınca, iddia sahipleri kontrol ettikleri devlet gücüyle, geniş kamusal imkanlarla rakipleri susturmayı bugüne kadar olduğu gibi yine deneyeceklerdir.
Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra istediğin kadar atın sana ait olduğun iddia-ispat et; giden gittikten sonra, neye yarar! Şimdiye kadar olduğu gibi ‘’Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş!’’ olacaktır.
‘’Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır…’’ Franklin D. Roosvelt