AKP iktidarı döneminde ülkenin dört bir yanına üniversiteler kuruldu. Her ne kadar çoğu popülist amaçlarla kurulmuş olsa da; bina, teknik donanım, kadro ve akademik çalışma anlamında yetersiz de olsa, her bilim yuvası ışık kaynağıdır.
Üniversitelerin bir numaralı varlığı binalar değil insan kaynağıdır. Yani eğitim kadrosu, akademisyen kadrosudur. Bugünlerde akademisyenler (en azından bir bölümü) kötü çocuk durumunda. Sonuçta her akademisyen bu ülkenin bir değeridir, bu devletin, bu ulusal çatının altındadır. Onları yetiştiren de devlettir. O yüzden  devletin zirvesindekilerin bir grup akademisyeni ya da kimi zaman üniversiteleri hedef alması abestir. 
Devlet eğer bir grup akademisyenin bildirisi ile çökecek noktaya düşmüşse vay halimize. O yüzden ortalığı yangın yerine çevirmeye gerek yok. Senin fikrin sana benim fikrim bana! Nitekim başka bir akademisyen grup da çıkıp karşıt bir bildiri yayınlandı.  
***
Bölgemizde Ordu ve Giresun'da iki üniversite var.
Ordu Üniversitesi ve Giresun Üniversitesi. Bu üniversitelerimiz diğer büyük üniversitelere bakınca yeni kurulmuş, gelişmekte olan, yerleşkelerini bile oturtamamış üniversitelerdir. Onlardan dünya üniversiteleri arasında sıralamaya girmiş üniversitelerin performansını bekleyemeyiz. 
Son günlerde Giresun Üniversitesine yönelik Giresun Ticaret ve Sanayi Odası ile Giresun Ticaret Borsası'nın ağır eleştirileri oldu. Bu kurumlar, üniversitenin yerel iş güçleri ile entegre olamamasından, destek vermemesinden yani özetle ilin ekonomisine katkı verecek projeler üretmemesinden şikayet ediyor. Ve bunu kamuoyuna ilan ediyorlar. 
Örneğin fındığın katma değerli bir ürün haline getirilmesi, veriminin artırılması, alternatif ürün geliştirme gibi konularda yakınmaları var. Benzer şikayetler iş platformlarında Ordu Üniversitesi'ne yönelik de yapılıyor. Bu yakınmalar temelde haklıdır. Yani üniversiteler bölgesel, yerel kalkınmada birer aktördür. O illerin sanayicilerine ve işadamlarına proje ve fikir üretmekle görevlidir. Üniversiteler ellerindeki bilgiyi sanayiye sunmak, piyasaya teknolojik destek vermek zorundadır. Günümüzde üniversitelerin görevi sadece akademik çalışma yapıp ürettikleri bilgileri tasnif etmek ve rafa koymak değildir. Tabi ki bu söylediklerimizi rektörlerimiz, dekanlarımız ve öğretim üyelerimiz de biliyor. 
Burada birkaç temel sorun var. 
Birincisi bölgemizdeki üniversiteler kendi yetkinliklerini henüz kanıtlamış değiller. (Himmete muhtaç dede, kime himmet ede.) İkincisi akademisyenler (ilim-bilim yapanlar) genelde piyasa faaliyetlerine, ticari aktörlere soğuk bakarlar. Üçüncüsü de iş dünyası ve girişimciler bölgelerine kurulan üniversitelere ilişkin beklentilerini aşırı yüksek tutmuşlardır. Belki son olarak şunu ekleyebiliriz; meslek örgütleri, sanayici, iş adamı ve girişimciler üniversitelerden neyi, ne zaman, nasıl ve kimden isteyeceklerini bilmiyorlardır. 
Her iki ilimizin de üniversite-sanayi işbirliğine ihtiyacı vardır.  
Tarafların birbirlerine küsme lüksü yok. Üniversiteler mutlaka sahaya çıkmalı. 
Daha çok temas ve istişare ile varsa engeller aşılabilir. 
Yine de daha iyisini siz bilirsiniz!