Din konusu çok hassastır. Herkes öğrendiği dini uygular. Din öğrenim ile ilgilidir. Çocuk Japonya'da doğmuş ise Şinto Dinine inanacaktır. Yunanistan'daki çocuk Ortodoks Hrıstiyan olacaktır. Türkiye'deki çocuk Müslüman olacaktır....
Inanç sistemleri "temel hak ve özgürlüklerden" sayılıyor. İnsanların inanç sistemlerini etkilemeye, değiştirmeye ve yok saymaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Aşağıdaki yazının amacı, bu prensibe saygılı olmayı taahhüt eder. Yanlışlıkları açıklamaktan başka niyet ve amaç yoktur.
Türkler 924 yılında, Karahanlı Devleti döneminde, Satuk Buğra Han'ın emri ile Müslüman olmaya başladılar. İslamiyeti, İranlı Hocalardan öğrendiler. İranlı Hocalar, Kur'anda olmayan pek çok yanlışı, Müslümanlık adı altında Türkler öğretti. Bunların başında "kabir azabı ve sırat köprüsü" kavramları geliyor. Kur'anda hesap günü kavramı vardır.
Son zamanlarda Türkler İslamiyete şüphe ile bakmaya başladılar. Diyanet İşleri Başkanlığının tutum ve davranışları insanları dinden soğutuyor.
-25 Aralık olayları sırasında Diyanet İşleri Başkanı "Allahın evi sayılan Camiler..." sözü ile Camiyi kutsal mekana dönüştürdü. Halbuki İslamiyette kutsal mekan yoktur.
-Din adına, devletin resmi konferansına davet edilen Hoca kılıklı meczup "altı yaşında çocuk ile evlenilebilir" diyerek fetva verdi. Bu şahsı Sinop'tan kovaladılar. Gazi Antepe sokmadılar. Diyanet "olmaz böyle şey" diyemedi.
-Cüppeli, Hoca kılıklı meczup "yanmaz kefen satıyor, Peygamberi rüyaya getirecek terlik" pazarlıyor. Diyanet seyrediyor.
- Tarikat liderleri ülkede cirit atıyor. 72 adet Tarikat olduğu söyleniyor. İnsanlar, kendine hayrı olmayan mahcur sandalyesine bağımlı meczupların elini ayağını öpüyor. İslamiyette "kutsal kişi ve ruhban sınıf" yoktur. Buna rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı seyrediyor.
- Kabe'nin maketini yapmışlar. Şehir, şehir dolaştırıyorlar. Insanlar Kabe maketinin etrafında dönüyor. Tapınıyor. Müslüman "sadece Allaha tapınır" hükmü ihlal ediliyor. Diyanet seyrediyor.
Türk milleti Müslümanlıktan hızla uzaklaşıyor. Deizm prim yapıyor.