Yapılan açıklamada şunlar belirtildi: “25 Kasım 1960’ta Mirabel Kardeşler’ in erkek tahakkümüne karşı verdiği mücadele sonucu hayatlarını kaybetmesi üzerine 25 Kasım 1999 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Bu özel günde erkek şiddeti ile hayatlarından koparılmış her bir kadının yaslarını içimizde tutmaya devam ettiğimizi, her bir dosyanın takipçisi olduğumuzu ve adaletin yerini bulması için her türlü mücadeleyi vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz.
İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddetin, kadınlara karşı ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğu, bu nedenle şiddeti önlemenin bir devlet politikası olması gerektiği vurgulanmaktadır. Fakat İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek kadınların birçok alanda haksızlığa maruz kalmasının yol açmış; kadına şiddeti önceleyen ve koruyan devlet politikası modelinden uzaklaşılmıştır. Mevcut yasalarımızla kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadını korumak amacıyla düzenlemeler yapılmış olsa da mevcut yasalar ve uluslararası mevzuat tam ve kararlı bir şekilde uygulanmamaktadır. Bir insan hakkı olan kadın haklarını koruması
Kanunlar yetersiz kalmaktadır
Basında kullanılan eril ve şiddete yönelik dil, kadın hakkı ihlaline neden olmaktadır. Öldürülen veya şiddet mağduru kadınların birçoğu 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı şiddetin önlenmesine dair kanun kapsamında tedbir kararına sahip kadınlardır. Şiddet mağduru kadınların aldırdığı bu tedbir kararlarının kontrolünün saplanmadığı ve önleyici tedbirlerin yeterli bir şekilde takip edilmediği açıktır.
Şiddet failleri kovuşturma ve soruşturma evrelerinde giymiş olduğu takım elbiselerle dahi indirim hükümlerinden faydalanarak ceza infazı eksik tamamlamakta iken aynı şiddetin mağduru olan kadınlar bulundukları konum, giymiş oldukları kıyafet ya da günün hangi saatinde dışarıda olduklarına kadar toplum tarafından sorgulanmakta ve mağdurun ikinci kez mağdur edilmesine neden olmaktadır. Barolar ve biz avukatlar olarak çabamız, şiddet faillerinin zemini düzene oturulmamış indirimlerden yararlanmasını önlemek ve infaz hükümlerinin etkin uygulanmasını sağlamaktır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nca 81 ilde kadına karşı şiddeti önlemek ve kadını güçlendirmek amacıyla olduğu beyan edilen çalıştaylar yapılmıştır. Ancak yapılan bu çalıştaylar baroların desteği ve görüşü alınmadan son dakikada düzenlenmiştir. Birçok baro bu çalıştaydan kendi imkanları ile haberdar olmuştur. Kanuni herhangi bir düzenlemede hak ehilleri olan biz baroların sunacağı katkılar baştan yok sayılmıştır. Bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir. Hukuk alanında yapılacak değişikliklerin yargı erkinin olmazsa olmazı Barolara haber verilmeden yapılması söz konusu dahi olmamalıdır.
Dayanışma ve mücadele çağrısı!
Kadınların uğramış oldukları toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, aile içi ve toplumsal şiddete ve ayrımcılığa karşı çıkmakla birlikte dayanışma ve mücadele çağrısı yapıyoruz. Ordu Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak her gün olduğu gibi bugün de kadınların Cumhuriyetle ve Uluslararası Sözleşmeler ile elde ettiği kazanımları ihlal edecek düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya ve kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliğin sağlanması için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi bir kez daha siz kamuoyu önünde paylaşıyoruz.”