Son yıllarda sıkça duyduğumuz "Mavi Vatan" kavramı, Türkiye'nin denizlerde yeni bir dönemi başlatmasının sembolü haline geldi. Bu kavram, sadece bir coğrafi ifade olmaktan öte, Türkiye'nin denizlerdeki haklarını ve çıkarlarını korumaya yönelik kapsamlı bir stratejiyi ifade ediyor. Peki, bu stratejinin temelleri neye dayanıyor ve Türkiye neden Mavi Vatan kavramını bu kadar önemsiyor?

Mavi Vatan Harita

Mavi Vatan Nedir?

Mavi Vatan kavramı, Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ifade eden bir doktrin olarak ortaya çıktı. Ancak, bu kavramın kökenleri, 1947'ye kadar gidiyor. 1947 yılında ABD Başkanı Truman’ın kıta sahanlığı hakkındaki açıklamaları, deniz alanlarındaki egemenliği yeniden tanımladı. Peki, Mavi Vatan bu tarihsel süreçten nasıl etkilendi?

1958 yılında Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesi, kıta sahanlığı kavramını resmiyete kavuşturdu. Bu gelişme, Mavi Vatan doktrininin temellerini attı. Mavi Vatan, deniz kaynaklarından yararlanarak ülkenin ekonomik ve stratejik çıkarlarını koruma amacını taşıyor. Türkiye için deniz alanları neden bu kadar önemli ve Mavi Vatan’ın bu bağlamdaki rolü nedir?

Dfgdf-1

Mavi Vatan’ın Sınırları Nelerdir?

Mavi Vatan kavramı, Türkiye’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki deniz yetki alanlarını kapsar. Bu alanlar, karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeyi içerir. 2 Mart 2004'te BM’ye sunulan nota ile Türkiye, bazı batı bölgelerinde egemenlik haklarını iddia etti. Peki, Mavi Vatan haritasının sınırları ne şekilde çizildi?

Türkiye’nin 2005 ve 2006 yıllarında BM’ye verdiği notalarda, kıta sahanlığı ve ekonomik bölge sınırları detaylandırıldı. 2019’da Türkiye tarihinde ilk kez Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de eş zamanlı olarak Mavi Vatan Tatbikatı gerçekleştirildi. Bu tatbikatın amacı nedir ve Mavi Vatan doktrininin uygulamaları ne şekilde gerçekleşiyor?

Mavi Vatan'ın Tarihçesi

Mavi Vatan kavramı, 2006 yılında Tümamiral Cem Gürdeniz tarafından ilk kez dile getirilmiştir. Ancak bu kavramın temelleri, 1947 yılında ABD Başkanı Truman tarafından ortaya atılan "kıta sahanlığı" kavramına dayanmaktadır. Türkiye, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi uluslararası hukuk kavramlarını kullanarak denizlerdeki haklarını belirleme çabalarını sürdürmektedir.

Editör: Atakan Öztürk