Olanları şöyle bir hafızanızdan kontrol edin, yoklayın:

Kart-kurt-Kürt, Abdullah Öcalan, PKK, Eruh-Şemdinli, Umut Kitabevi, ERNK, HPG, PYD, YPG, PEJAK, KONGRE GEL,… Kongo, İmralı, Roboski-Uludere, Oslo, Kobane, Cizre, KCK.

Lütfen bir de bu köşe yazısını hatırlayalım:

HDP ve TC Hükümeti Temsilcilerinin son açıklamasını da duyduk, okuduk. Biliyoruz artık. 10 madde.

Çözüm Sürecine sadece üst başlığı kadar muttali olanların, ne manaya geldiğini pek de anlayamayacağı 10 madde, aslında tam da şu: Dağdakine siyaset, özyönetim modeli, eşit yurttaşlar, sivil toplum örgütü, bölgesel kalkınma, yeni iç güvenlik, ayrımcılığa son, anadilde hizmet, Kürt’e güvence, yeni anayasa.

Önümüzde tam 2 hafta var. Öcalan, TC Heyeti, HDP Heyeti, İzleme Kurulu Temsilcileri bu 10 maddeyi, belki revize ederek, mutabakat sağlandığını ilan edecekler.

Bu ilanla birlikte, Abdullah Öcalan: “Olağanüstü Kongreyi toplama ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son verme kararı alması” çağrısı yapacak, Kandil’e.

Revize edilmiş ve mutabakatı sağlanmış bu 10 madde uygulanmaya başlanılacak, seçimden önce, seçimden sonra.

2014 Ağustos’unda kariyerimde yaptığım değişiklik neticesinde, konuşabilme/yazabilme yeteneğimi geri kazandığımdan beri, şunu ısrarla vurguluyorum:

Çözüm süreci denen sürecin nasıl bir şey olduğunu bil(e)mesek de, yetkilerini kullanarak karşı çıkan, çıkacak olan bir tane kamu görevlisi olmadı, olamazdı, olmayacak da.

Çünkü aklı-vicdanı olan herkes biliyor ki:

Kürt, sadce ve sadece Kürt olduğu için eziyet gördü. Kafasına vura vura “siz Türk’sünüz!” demekle, Türk yapamadık. Irklar arası geçiş mümkün değil. Döve döve öldürseniz de, ırkını değiştiremiyorsunuz. Köylerini boşaltsak da, asit kuyularında eritsek de, olmadı.

Hangi dilde ninni dinlediyse, o dilde eğitim görecek, o dilde yazışacak, türkülerini o dilde söyleyecek.

Batı Trakya’daki Türkler için ne istiyorsak o.

Çözümün as oyuncuları Türkiyeli. Senaristleri de o derecede yerli değil, bizden değil. Bu çok mu kötü? Hayır! Adamların uzmanlığı ve yetkileri, yazarlar , oynatırlar.

Bu safhada sorum şu:

Senaryonun hiç olmazsa netice bölümünde, ‘farklı’ birileri de görev alabilseydi, daha yerli, daha Türkiyeli bir netice ortaya çıkmaz mıydı?