Suikastlar ve Katliamlar;  toplum mühendisliğine soyunmuş, alçak dahilerin ürünü olduğu için, çok güçlü anlam içeriyorlar. Asıl hedefledikleri amaçların, realize edilmesine de; muazzam katkıları oluyor.
Olamayacaklar oluyor; olması için belki yüz yıl beklenilmesi gereken süre de, on- onbeş yıla iniveriyor, bazen daha fazla veya az.
Dört örnek vereyim:
19 Ocak 2007, Hrant Dink Suikastı: Tehcir meselesi hesaplaşmasının, Ermeni Diasporası inisiyatifi hilafına çözülme ihtimali, hızlıca bertaraf edildi.
2 Temmuz 1993 Sivas-Madımak ve 5 Temmuz 1993 Kemâliye- Başbağlar köyü Katliamı: Olması muhtemel güzellikler, öteleniverdi. İnsanların dumandan boğularak katledildiği vahşete: "Şanlı Sivas Kıyamı" diye manşet atan, o devrin siyasal islamcısına, "nasıl böyle tanımlayabildiniz?" diye sorduğumda: "Senin aklın ermez!" demişti.
Tıpkı, 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu suikastındaki, bombayı aracının altına yerleştirdiğini söyleyenin dediği gibi: "Genelkurmay'dan yetkili gelsin!".
Kapsamlı ve örgütlü şiddet, rejimlerin bekâsı için vardır.
Şiddete şiddetle karşılık vermek; hedeflenen asıl amacın realize edilmesine katkı sağlar.
Bunları şerh ettikten sonra, gelelim 17 Şubat 2016, saat 18:31'e.
Patlayıcı yüklü araç, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin ortasında patladı. 28 (aslında 29)  kişi bu patlamada öldü. 
Şimdi de sorularımızı soralım:
Bomba yüklü araçta 1 kişi mi vardı?
Mandala/ tuşa/düğmeye  kim bastı? Bu şahıs, Vanlı mıydı?, Suriyeli miydi? 
İntihar bombacısı, katliamda ölen 29. kişi miydi?
PYD'nin YPG'sinden miydi?
TAK'tan mıydı?
Başka bir yapının fedaisi miydi?
Gözaltına alınan kişi sayısının yüksekliği hiç normal değil? Bombacı, niçin izini 21 kişiye bulaştırdı?
İzmir'den kiralanıp, sonra çalınan araç nasıl bulunamadı?
Çalıntı aracın benzerinden çalınan plaka, niçin kayıtlara girilmedi?
Bu çalıntı plakayla gezen, çalıntı araç niçin/nasıl tesbit edilmedi?
Katliamdan dakikalar sonra, YPG nasıl bilinebildi?
Katliamdan dakikalar sonra intihar bombacısının kimliği nasıl bilinebildi?
"Türkiye’nin, meşru müdafaa hakkını, her zaman, her yerde ve her durumda kullanmaktan çekinmeyeceği bilinmelidir" cümlesi niçin, niçin kuruluverdi. Olaydan yaklaşık 12 saat sonra anfnews'te, Cemil Bayık'ın, olaya dair değerlendirmelerinin yer alması ne manaya gelmektedir? Birkaç paragrafta, yapmadık-etmedik, yapanı tanımayız deyip, sayfalarca bu katliamın gerekliliğini niçin izah etti?
Bu katliamla: "TSK direnme, gir Suriye'ye" mi denildi? Veya; "tankını, havanını, topunu, askerini kendi ülkende kullanma" mı denildi?
Bu eylem/katliam niçin engellenmedi?
Başbakan niçin brifing aldı? Niçin İçişleri Bakanından, Emniyet Genel Müdüründen değil de, Ankara Valisinden aldı brifingi?
Başbakan hem güvenlik zafiyeti olmadığını, hem de tüm iller için ve özelde de başkent için yeni tedbirler alındığını, yeni talimatlar verildiğini nasıl söyleyebildi?
Valilikteki brifing sonrası, basın açıklamasında: Numan Kurtulmuş niçin neredeyse hazırolda bekledi? Tuğrul Türkeş niçin yamuk duruyordu? Efgan Ala bu açıklama sonrasında ahaber'de, canlı yayına gidip: "Bazı şeyleri başbakanlar söyleyince, daha bir önemseniyor!" diye, neden söyledi?
Zafiyet, gaflet, ihanet olsaydı aslî sorumlular görevden alınabilir miydi?
Başkent İl Emniyet Müdürü görevi niçin vekaletle yürütülüyor?
"Kürtün neyi eksik?" ve "artık ben yokum!" cümlelerini kimler, ne zaman söyledi ve neden peş peşe söylendi?
Kimler ve neden?
O tarihten sonra da, ne çok öldük değil mi?