Uzun bir uçak yolculuğundan sonra, Patagonya’ya ulaştım. Otelime yerleştim. Davete icabet ettik. Çünkü çok önemli ve bambaşka bir yıldönümü kutlamaları yaşanacak. Hummalı çalışmalar görebildiğim kadarıyla tamamlanmış. Geceli-gündüzlü, çoluk-çocuk, kadın-erkek sempozyumlar, kolokyumlar,konferanslar, eğlenceler düzenleyecekler.

 

Burdaki tebliğler de, dökümante edilecek elbette. Sonraki nesillere, kuşaklara referans olsun diye. Elbette yapısal değişiklikleri, hukukî tadilatları da doğuracak süreç. Dertleri; daha iyiye, daha güzele gitmek çünkü.

 

Ben de Sizler adına, bu faaliyetleri takip edecek ve haberleştireceğim. Ne diyelim? Darısı Gülistan’ımızın başına.

 

Etkinliklerle ilgili haberleri de kaleme alacağım elbette. Sizleri habersiz bırakır mıyım?

Ne olmuştu 17 ve 25  Aralık 2013 ‘de Patagonya’da?:

Fistanbul Savcılığı çok büyük ölçekli bir yolsuzluğu, 2007 yılından beri takip etmekteyken,  birlikte çalıştığı jandarma teşkilatına: “Bu kadar yıl, takip, tarassut, delillendirmek yeter, bu kriminal veriler yargılama süreci için çok çok tatminkâr, yakalayın şu ismini verdiklerimi, getirin, ifadelerini alalım ve iddianâme hazırlamasına geçelim!” dediler.

 

17 Aralık 2013 sabahı başladılar gözaltına.

 

Hemen hemen aynı günlerde  başladıkları başka bir çalışma daha vardı Fistanbul Savcılığının. O operasyonu da, 25 Aralık 2013’te yakalamaya dönüştürdüler.

 

Aman efendim! Vay efendim! Ne oldu sonrasında?:

Ülkenin 1-2 politikacısı ve büluğa ermiş  çocukları, 1-2 bankacı, komşu ülke Fersistan  vatandaşlığından vaz geçip, Patagonya vatandaşlığına geçen iş adamı görünümlü 1 Şey, Kraliçe’nin torunu, 1 Şehr-i Emin, polisler vardı şüpheli olarak. Konu ihaleler, madenler, kayıklar, arsalar, bağışlardı.

 

Çok kısa sürede, konu vûzuha kavuştu. Yargı’ya, Yürütme’den hiç bir müdahale gelmedi, aksine takdir vardı. Hükümetin diğer üyeleri, devletin başı, devletin kıyısı, politikacılar, aileleri alkış tuttular. Ve adil bir sorgu, yargı ve hüküm süreci yaşandı.

 

Hükümet,  zaten 18 Aralık 2013 sabahı toplu istifasını vermişti.

 

Parlemento, ivedi seçim kararı aldı. Seçimlerin adil, şeffaf ve elektrikler kesilmeden gerçekleşebilmesi ve kamuya ait imkan ve kaynakların Seçmenlerin kandırılmasında kullanılmaması için, Teknik bir Hükümet görevlendirildi.

 

Arınma olmuştu, şeffaflık artmıştı, kamu görevlileri ve bilim insanlarının müşterek projeleri daha bir lezzetli hâl almıştı. Zenginliğin artması ve yayılması odaklı çalışmalar, kazanca göre vergilendirmeler, sağlık, eğitim, vb. hizmetler, çok daha iyi ve örnek alınır şekle kavuşmuştu.

 

Patagonya’nın bu hâli, ülkeyi dünyanın en hızlı müreffehleşen, yaşam kalitesi en yüksek ülkeler liginde, daha yukarılara taşıyor.

 

Yolsuzluğun bu kadar ayrıntısıyla tesbit edilmesine ve yargı sürecine müdahaleyi aklından bile geçirmeyen, özeleştirisini yapan, safralarını atan, misyon ve vizyonunu revize eden, kadrolarını yenileyen, bilim ve akıl odaklı tadilat, reform, ibdâ nitelikli projeleri hazırlayıp, bunları devreye sokacağını beyân eden  hükümetin partisi de , seçimleri kazanmıştı zaten.

11 ay dolmadan bunlar yaşandı Patagonya’da. Ülke kutlamasın da ne yapsın?

 

Bakın bir de ne diyeceğim:

Patagonya’da yeşil alanlar hızla artıyor. Toplu taşıma araçlarının alternatifleri ve hizmetleri çok memnuniyet verici. Müstakil ev metrekarelerinde artış var. Binalarda beton neredeyse kullanılmıyor. Çelik ve farklı yalıtım malzemeleri kullanılıyor... Haa bir de çok enterasan, asfalt neredeyse unutulmuş. Karayollarında da beton kullanılıyor.

 

Kılık kıyafet konusuna, mesâi saatlerinin ve o saatlerde bürolara doluşmanın, okullara /sınıflara nezarethaneye tıkılır tarzda öğrencilerin toplaşmasının çok geride kaldığına, bu salakça yöntemlerin unutulduğuna girmiyorum.

 

Hele hele, parayı kaldırmaktan, ihtiyaç duyulan ne varsa alınabildiği yöntemlerin tartışıldığından bahis etmiyorum bile.

 

Patagonya’nın tartıştığı parayı tamamen kullanımdan kaldırma konusunu, belki de, 20 sene evvel Zübde Hanım’ın Anıt Mezarının da olduğu Park’ta dolaşırken, kızım Sancak: ”baba, parayı tamamen kaldırsak, alış –verişlerde para kullanılmasa, ihtiyacı olan ihtiyacı kadarını alabilse” dediğini dün gibi hatırlıyorum.

 

Anarşik babanın, anarşik çocuğu işte!

 

(* Patagonya’da)