Yaklaşık on yıl önceydi. Ordu üzerine bütün kitapları iştahla okuyor, yenilerini bulabilmek için İstanbul'un sahalarını her fırsatta dolaşıyordum. Beyoğlu'nda bir sahafta bir kitap geçti elime. Satın aldım. Heyecanla inceledim. Aslında bu, 1967 Ordu İl Yıllığının, bir lise öğrencisi tarafından ödev olarak hazırlanılıp, ciltletilerek okuluna teslim edilmiş haliydi. İlk on sayfa daktilo edilmiş, haritalar kesilip farklı yerlere yapıştırılmış, yıllığın kalan kısmı ise olduğu gibi ödeve eklenmişti. Künyesinde, "Hazırlayan: Artin Yeteroglu, Pangaltı Lisesi, 3 Fen Sınıfı, No: 134" yazıyordu. Belli ki 17 yaşında bir gencin elleri dokunmuştu bu çalışmaya. Günlerin uğraşı, gecelerin uykusuzluğu vardı içinde. Bir insan öyküsüydü aslında ellerimin arasında tuttuğum. Hepimizin, lise yıllarında binbir emekle hazırlayıp, okula teslim ettiğimiz ödevlerimiz vardır. Artin'in 1977 yılında hazırladığı bu kapsamlı ödev yıllar sonra bir sahafta çıktı karşıma. Okuldan kim verdi kitapçıya, kimlerin elinden geçti bilinmez. Ama şimdi benim kütüphanemde idi. Artin kimdi ve neden ödev konusu olarak Ordu'yu seçmişti? İletişim çağındaydık ve eğer hayattaysa Artin'i bulmak mümkündü. Şimdi 55 yaşlarında olması gereken Artin'e ulaşmayı kafama koymuştum. Aramızdaki tek bağ, tek tanışıklık, üzerinde Ordu Tarihi yazan siyah kapaklı bu kitaptı. Ve ben kitabı kendisine verecektim.
Artin'i İstanbul'da buldum. Telefon açtım, konuyu anlattım. Duygusal bir andı doğal olarak. Bu konuşmadan bir yıl sonra yani bugün (13. 04. 2015) Artin'in İkitelli İstoç'taki işyerine gittim. 17 yaşında yaptığı ödevle, tanışmamızın hazırlığını yapan kişiyle karşılaşma anı gelmişti. Ak düşmüş saçları ve Malatya Arapgir aksanıyla karşıladı beni Artin. Uzun sohbetten sonra, ona ait olanı verdim kendisine. Yaşlı gözlerini sildi hafif hafif. Yemek yedik, Ordu'dan konuştuk. Ordulu Hırant Bakır'ı ve Harut Artun'u... Harut amca ortak dostumuzdu. "1915 Olayları soykırımdı, boğazlaşmaydı, arşivler açılmalıydı" tartışmaları sürerken, bu ülkenin iki farklı din ve etnik kökenden gelen iki insanı, dostça kucaklaştı.
Tarihi insanları birbirinden koparmanın ve birbirine düşman etmenin aracı yapmaya çalışanlara inat Ordu Tarihi, Ermeni Artin ile Türk Hikmet'i biraraya getirdi. Bu dostluk sevgiyle büyüyecek. 1915 yılının Nisan ayında yaşanan Büyük Felaket yüzbinlerce insanımızı yerlerinden yurtlarından ayırdı. Kimisi yollarda öldü, kimisi çetelerin saldırısında, kimisi kara kışın ayazında kaybetti hayatını. Ama bunlar tam 100 yıl önce oldu. Artin Yeteroğlu da yoktu Hikmet Pala da. Yeni kuşaklara düşmanlık torunları atmanın ayı olmasın artık Nisan ayları. Şimdi, yeni bir başlangıcın zamanıdır, dostça ve samimiyetle birbirimize sarılarak.