Söylemez elbet. Çünkü herkes tarafından bilinen bir gerçek var ki yalanla yaşayan yılanla yaşar. kaldı ki yalan, geçici olarak aydınlatan bir mum ışığına benzer. Mum söndüğünde karanlık zihniyetiyle baş başa kalır insan.

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, kendi yandaşları, yağcıları, yalamaları ve yalakaları tarafından kandırılmış ve aldatılmıştır. Gezi olaylarında Türk gencinin halkın iradesini ortaya koyması önemliydi. Yeşili korumak, ağaçlık alanların AVM lere çevrilmesini engellemek, rant peşinde koşanların karşısında dik olarak durabilmek için gerçekleştirilen önemli bir hareketti. Avrupa’ya dahi ders verebilecek bir direniş gösterdi Türk insanı. Kırmızılı kadını ile, yerlerde sürüklenen 70 lik amcası ile adeta sembol olmuşlardı.

Hükümet, buradaki insanlarla görüşmesi gerekirken görüşmeyi ret edip tomaları üzerlerine sürdüler. Göz yaşartıcı bombalar, insanların üzerine atılıyordu. Ama Türk halkı kenetlendi. Taviz vermedi. Her türlü zorluklara göğüs gerdiler.

Başbakan, caminin içine ayakkabılarıyla girdiler, alem yaptılar, bira içtiler diyerek muhafazakar vatandaşımız ile direniş gösterenlere karşı önemli bir cephe oluşturuldu. Camide görevli müezzin efendi, burada yaralıların tedavisinden başka, polislerden kaçanların sığınmasından başka herhangi bir eğlence, alkol, bira yapılmadı, deyince Türkiye de ilk defa bir müezzin siyasi komploya kurban giderek sürgün edildi.

Başbakanı yanıltan zihniyetin, başbakanın düştüğü durumu görememesi mümkün değildir. Başbakan itibar kaybetmeye işte bu eylemler sonucu başlamıştı.

Akabinde başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ ın Ak partili bir belediye başkanının başörtülü kızının düğünün de şahitlik yaparlar. İşte başörtülü bacımız İstanbul Kabataş da arabada yavrusu olduğu halde üzerleri çıplak 100 e yakın gezi olayı direnişçisinin el kol hareketi yaptığını, sözde taciz ettiğini, çocuğunun ve kendisinin yere sürüklendiğini, direnişçilerin, üzerlerine işediklerini, hakaretlere maruz kaldığı iddiası gündeme düşmüştü.

Açıkçası o günlerde Türkiye de yaşanan psikolojik harekatlardan sonra böyle bir şey olabilir mi sorusunu kendime sorduğumda olabilir yanıtı vermiştim. Lakin aylar sonra  ilgili yerdeki kameralardan döküntü alındığında böyle bir olayın meydana gelmediği, üstleri çıplak sapıkların o mahalden geçmediği, görülmektedir.

Başörtülü bacımız için yalancıdır demiyorum. Ama başörtülü bacı için yaptığı bütün hareketleri kaydeden elektronik aygıtlara da yalancı deme şansım yok.

Peki o zaman yalancı kim!

Başbakanı yanıltan zihniyet yalancıdır. Bu olayı yaşamayan hayal kurarak belki kendine çıkar sağlamaya çalışan zihniyettir yalancı. Ve bu olayı görmüş gibi kalemleri satılmış yazarlardır yalancı.

İki müessif olay ve başbakanın söylevlerinin çürüdüğü, zor duruma düşürüldüğü iki olay.

Ve tekrar soruyorum; bir ülkenin başbakanı yalan söyler mi?

Bence söylemez. Sadece aldatılmış olabilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da her söyleneni gerçekmiş gibi Türk halkına zikretmemelidir.