Kuş bakışı gözüken alanın resmini gösterme olayına harita denilir. Yada harita olarak tarif edilir.
Bu gün bir harita cizeyim dedim,siz ise resim yap deyiniz.Resim yapmak için tuval,boya ,karton,kalemleri yanıma aldım ve arkadaşım ise,Hb serisinden olmalı dedi.HB ,serisi yumuşak ve kendi çizgileri içinde boyut demek olduğunu biliyordum.Yani;Mutluluğun resmini yapabilecek kadar deneyim sahibiydim.Mutluluk ne demek diye kendince aklıma ziyan getirmek istediğini sorduğu soruyla gördüm.Mutluluk;Zevk almak olabilirdi,Mutluluk yaşamak istedikleri için düşünmek olabildiği gibi yaşanacak süreçler için beklenti de olabilirdi.Yanıtımı ;Elhamdülillah demek olarak verdim.
Mutluluk işte,Gününde söylem gerektirmeden,o an için :iyi insandı,güzel adamdı,güzellikler içinde düşünmek ve gelecek için Unutmadım diyebilmek olduğunu haykıra bilmekti.
Yıllar önce,denilir ya;Bir varmış bir yokmuş,ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken diye masallar diyarından konuşmalar içerisine rüyalar katılırmış.İşte öyle bir zaman içerisinde olan bir günde,klavyem ve ben dünya devrimi içerisinde yeni devrimler,yeni dünyalar keşfine çıktığım bir zaman diliminde ekranım bir selam faslı düştü.Selam adamını önce isimler hanesine girerek araştırdım ve kendisinin;Alankent,memleket,toprak sevdalısı bir insan olduğunu kısa sürede gördüm ve döndüm:Merhaba...Merhabam karşılığını buldu,kendisini tanıttı ve Alankent sevdalısı adıyla açtığı o güzel resim,fotoğraflı alanda kendisini tanıttı:Kemal oğlu,öteköy'den diye başlayarak ve kendisince de yeni ufuk,diyarlar keşfiyle,Amerikan Vesbuçiden,Kolombiaya vararak bir takım sözleri söylemeden tarife hacet bırakmadı.Yani;Cin ve şeytan arasındaki o ince çizgide kendisini şeytan,çin ayrımından uzaklaştırıp diğerleri safında ki yerine parmak bastı.
Anlatım anlamayanlar için zor bir uğraş olduğunu bildiğimden midir yada öyle inandığım için mi anlamadım ama bu genç,kati,sevdalı ve de gelecekten haber basan bu çocuğa kanım ısındı.Yıllar öncesine gittim ,sanki bir aile.veli toplantısındaymışız ve görevimiz veli,aileleri fırçalamaktan ibaret olarak gözükmesi gereken bir toplantıda ,ezber bozan,duvarları yazan,fişleri asan ama yine de ben yapmadım,bilmiyorum diyerek;Karakolda doğru söyler adliyede şaşar ifadesinde yer alan olarak dedim ki;"Ya,kardeşim böyle diyorsunuz ama.." açıklamasının gerisinde,Beni karıştırma ,benim babam belli,annem halen orada yaşayan ve yaşarken de var olan bir kişi dedi.Varlığına şükreyledim ve geleceği için de dua eyledim. İlk tanışıklığım bir klavye tuşu oldu..
Zamanın kavli aile denilen toplumun emriyle de çok zamanlar haberi haşır eyledik.O yazdı ben yazdım,o söyledi ben dinledim ama bir yerde buluştuğumuz da ise;İşte o günden itibaren tek sıfat ve isimle birleştik:Güzel insan,adam gibi adam,kazan dibi...
Gün her zaman ayni zaman dilimine denk gelirdi.Bir zamanlar dünyanın farklı yerlerinde Güneş,ay ve gün farklı dil ve zaman ile ifade edilmiş olsa da bir zaman geldi ve İngiliz kökenli adına da zaman denilen bir arayışı ortak nokta kaydedildiğinden bu yana bizim için zaman İngiliz kökenli ve ecnebi yapımı oldu.Adı Miladi oldu...
Bilindiği gibi,belki kendilerince haklı neden ve sebepleri olabilir ama bence geçikmiş ve eskimiş olan bir takım ön sürümlerin nedeniyle kuruluşunu devam ettiren ve bir yanına da farklılık ve çamur bulaştıran yapının bir kısa mesajı ekran içerisine düştü.Niye benim ekranımı kapatmadıklarını da anlamış olmasam da;"Elim bir kaza sonucu ,Erdem kardeşimiz aramızdan yabana düştü".İşte o an ben de başka bir yaban ellere ,düşlere ve dünyalara düştüm.Neden ,niçin diyerek isyan bayrağını kuçakladım ve haykırdım:"Akın var ,akın,güneşe akın" diyerek sayıkladım.
O an,o düşler dünyasında,ilk klavye,ilk tuş,ilk bakış ve tanıtımlar denilen şeridi yeniden yükledim ve tekrarına usanmadan,tiksinmeden,imrenerek ve bir daha diyerek baktım,izledim,kendime geldim.
Yüz yüze denilir ya,belki de yüz yüze konuşukluk derecesi o kadar zayıf ,o kadar uzaktı ama sevgi,aşk denilen kavram da bir an da olmaz mı..?
Yıldırım çarpması bir elektirksel durum olmadığını söyleyenler ne kadar gerçekçi,ne kadar mantık ve görgüsel acaba denilir .Ben sevdim ve sevda duydum,resimlerini tuval ve karton üzerine yeniden çizdim ve bekledim.Bekledim ve deniz kenarından kumdan şatolar olmasın,denizin tuzlu suyu ve dalgası gelip bozmasın diye.Su çekildi,dalga kendisini boğdu ve seslendi:Çiz ve sev,adam gibi,güzel bir insan için bir kelam da sen yaz.
Yaz ve çiz,unutulmasın...
Unutulmayacaksın kardeşim,güzel insan.
Unutmayacak o güzel,yaşlı ve içinde sevgisini daima saklı tutanlar ve haykırdıkların da ise,tek bir ses gelecek gaipten dünyamıza,Alankent denilen o canavarlar diyarına.;"Zap edeceğiz yakın"...Bil ki,İşte o zaman sen var olacaksın,başını yattığın o mis kokulu,aydınlık,gelecek yüzlü toprağından kaldırarak haykıracaksın:Ben buradayım ve Unutmayanlara teşekkür ederek selamlıyorum...
Sevgili kardeşim işte biz de seni yüzlerce sevenin ve aşkın olan o değerler ile selamlayarak,Toprağın bol olsun dedik...
Seni sevdik ve öyle kalacaksın...Soy adın gibi çetin ve çözülmez kalacaksın...diğerlerine selam olsun...
Mekanın en değer biçilen yer olacaktır buna şahitlik ettik ve şahadetin olsun...
Selamlar,saygılar...