15 Mart 2015, Balıkesir Ekonomi Ödülleri Töreninde ne dedi Cumhurbaşkanı?:

Şimdi varsa bakıyorsun, Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya?

Neyin eksik senin?..

Ne istiyorsun?, daha ne istiyorsun? Allah aşkına bizden farklı, eksik neyiniz var? Herşeye sahipsiniz?

(Kürt'ü umutlandırdı, manipüle etti. En önemlisi blokladı. Tekleştirip-birleştirdi. Dışarıya kapadı.  Tüm iç alternatiflerini sindirdi. Hizbullah'ın legaldeki adamlarına bile, "devletin kürt sorununu çözmesi için, pkk'yla yaptığı görüşmeleri destekliyoruz" , dedirtti.

Ve tam karşıda var olan, serpilen, sabreden, hiddetlenen milyonların yanına sıçrayıverdi. Mhp her ne hikmetse, yeteri kadar faşist ve saldırgan olamıyordu. Eh, o partiye oy vermiş ve verecek olanların da RTE'a ihtiyaçları vardı!

Ya Allah, Bismillah, Allah u Ekber vaziyetleri yani.)

14 Ağustos 2015. İster kabul edilsin, ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir!

Bunu da Rize'de, STK'larla yaptığı toplantıda söyledi RTE. Söyleyen kişi Türkiye Cumhuriyeti'nin halk oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı. Hangi savcı, ne yapabilir ki?;  vatana ihanetten gayrı, yargılanmak yok nasılsa!

15 Ekim 2015 akşamı yayınlandı, Bugün Tv'de. Nazlı Ilıcak, Hayko Bağdat ve Ersin Kalaycıoğlu'nun; bir konuk alarak yaptıkları Özgür İfade isimli program.

O akşamki konuk Levent Gültekin'di.

Gültekin'i size anlatacak değilim. Tanıyan tanır, tanımayanlar da, benim cümlelerimle tanısınlar: O bir aydın, yazar, samimi bir ademoğlu. Eski bir erdoğancı.

O akşam başka neler dedi bilmiyorum. Az bir gayretle bulup-dinleyebileceğiniz  şu kısım; çok çok değerli, önemli.

 

Buyrun, okuyun:

AK Parti içerisinde bir tane haysiyetli adam yokmuş (En tepedeki yöneticileri kast ediyor, asla seçmeni değil! Bu şekilde şerhi var.). O başka. Kişiliği olmuş olan bir adam olsaydı, şunu derdi: “Bayrak da açmıyorum, muhalefet de etmiyorum. Ama ben bunları kabul etmiyorum.” Bu kadar, işte.

 

İnanmıyorlar mı?

Öyle konuşmalar duyuyorum ki… Benim Tayyip Bey'e söylemeye imtina ettiğim şeyleri, ben AKP'de Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde bir yöneticiden dinledim.

O arkadaş, hâlâ partide ve genel başkan düzeyinde. “Tayip Bey'in politikalarını eleştiriyorsun, yanlış yapıyor diye. Sen yanlış yaptığını zannediyorsun, Tayyip Bey ülkeyi bölmeye çalışıyor. Yeminle söylüyorum. Farkında değilsin, Tayyip Bey'in derdi ülkeyi bölmek.”

 

“Sen ne yapıyorsun?” dedim, “Kurtulmanın yolunu arıyorum.” dedi.

Komplo teorilerine inanmam. Ama şu anda, o kişinin söylediği yere geldim: Devlet; ülkeyi bölmeye çalışıyor.

 

Yanlış politika demiyorum.

Doğuya gönderilen polislerin kimliğine baktığımızda, oradaki insanların davranışlarına baktığımızda. O panzerin arkasına cenazenin bağlanıp, devletin verdiği tepkiye… “Yanlış işler” dersin bunlara, sanki bardak kırılmış. İnsanlığı sürüklüyor yerde. “Bir daha böyle bir şey görürsem idam ederim” demen lazım ki, toplumun öfkesini alasın.

 

Hâlâ ne tekzip var, ne de Cumhuriyet Savcılığından re'sen başlatılan bir soruşturma var; bu konuşmaya.

 

Kuvvetle muhtemel, bu sözlerinden dolayı değil de, başka bir yol/şekille susturmayı deneyecekler. Çünkü hakikaten bu sözlerle mahkemelik edilmez adam/yazar. Düşünsenize parti  genel başkan yardımcısı da, kalkıp savcıya: Evet dedim, Levent beyin aktardıkları doğrudur, dese...

20 Ekim akşamı İzmir'e gittim. Anne, babam ve kardeşlerimin yaşadığı, doğduğum şehre...

Ziyaretim/misafirliğim başlıyalı kaç dakika oldu?, kestiremiyorum. Babam, özetle ve net olarak, şunları sıraladı (demek ki sabırsızlıkla bekliyormuş):

-Niçin şu pkkcıların hakkından Ordu gelmiyor? Girsin köye, ilçeye dümdüz etsin. Ne demek, öz yönetim? Kürtlerle yaşamak, kürtlere komşu olmak istemiyorum. Defolup gitsinler!

 

Nereye gitsinler?, Kayseri'nin doğusuna mı?

 

(Yıllar yıllar önce 'camilerin kiliseye benzetilmesini' ciddi ciddi isterken, bir yandan da, 'Kayseri'den doğusunu kes gitsin!', dediğini iyi hatırlıyorum.)

 

- Yok canım! Türkiye'nin dışına.

- RTE'den kurtulmak için, Selahattin  Demirtaş'çı oldunuz! Nasıl o adamı tutarlı ve desteklenebilir buluyorsunuz? Size şirin gözükmek için almış yanına bir kaç Türk, oh ne âlâ?!

(Genellemeleri, çoğul hitapları, RTE-SD bağı; tamamıyla tutarsız! Babamın babası Filibe doğumlu. Bugünkü Bulgaristan / Plovdiv yani.)

 

Birlikte ve özgürce yaşamayacaksak; bölünmeyi gösterip, kantonlara razı edecekler baba!

 

Bulgaristan'daki Türklere yapılanlar revâ mıydı? Orda da eğitim dili, resmi dil bulgarcaydı. Türkçe yasaktı/suçtu. Burda da aynısı yapılıyor. Zorla türkçe eğitim olmaz, gece rüyayı hangi dilde gördüysen, sabah da o dilde/dille gününe devam etmelisin.

SD dediğin adam düzgün, kaliteli, samimi, türkiyeci. Ama nihayetinde Öcalan'ın görevlendirdiği bir kişi, ne kadar / nereye kadar desteklenebilir ki?..

Geldiğiniz nokta, istekleriniz tastamam: Irkçılık. En büyük kürt şehri İstanbul, nereye gidecek bu insanlar?)

Irkçılıksa ırkçılık, istemiyorum!

 

21 Ekim sabahı, Kürt Alevisiyim diyen, aslında Zaza kabul edilen, büyük ihtimalle Ermeni, kardeşini çatışmada yitirmiş Kevok'a, dert yanıyorum: Babam böyle, böyle diyor. Bu hâle gelmiş.

(Dert yandığım bu arkadaş, birgün önceki buluşmamızda: 'İzmir'in  faşist dolu olduğunu, Kürt'ün kendini değersiz hissetmesi için, ellerinden geleni ardlarına koymadıklarından' söz etmişti. Ben de bilmiş, bilmiş: Benzer durumları Türkiye'nin bir çok yerinde yaşayabileceğimizi, İzmir'e has ileri bir durum olmadığını iddia etmiştim halbuki!)

 

Baban doğru söylüyor, RTE'nin bu davranışları olmasaydı, SD'ı gözünüz görmeyecekti! Menfaatınız için Demirtaşçı kesildiniz! Düne kadar SD'a düşmandınız!

 

Recep Tayyip Erdoğan, Levent Gültekin, Babam, Selahattin Demirtaş, Kevok ve ben. Kalakaldım. Sustum. Bunları yazacağım dedim içimden. Babama ayıp olacağını bile bile.

Zaten; RTE ne yaptığının ayırdında; çok yaşasın Levent Gültekin'de bu dönemin bir kaç politik aydınından biri; Selahattin Demirtaş çıkışı arıyor; Kevok güvenmiyor, ağabeyi kabrinden ona bakıyor.

 

Ya sen nerdesin?

 

Kimlesin, kimdensin? Ülkeyi kundaklayanla mı, intikam peşinde koşanla mı, yangını söndürmeye çalışanla mı?

Hoşuna gitti mi, yatağında öldürülen polis!; yaralı yakalanmışken, öldürülüp-zırhlı şortlandın arkasında sürüklenen beden!; Suruç'ta parçalarken parçalananla mısın, yoksa sadece parçalananla mısın? ikisine de yanan mısın?

Ankara, Diyarbakır, Madımak, Başbağlar, Çorum, Maraş, Taksim yeterli mi? Yoksa biraz daha öldürsünler mi bizi?

Nerdesin? Kimlesin? Kimdensin?

Ben Kevok'tan ayrı yaşamak, Babamla mesafeli durmak istemiyorum.

Bırakın  bana Anadolu'mu!

Karşılıklı şiddet sarmalı, nefislerdeki ırkçılığı; çoktan, beyan ve  hamlelere dönüştürdü.

Az biraz daha kanla yoğrulduk mu?! Tamamdır. Bu ırkçılık bölecek bizi!