Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır fazilet hissi,insanlarda Allah korkusundandır
Ey müslümanlar, Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkunuz. Sakın ha ölmeyiniz illa müslümanlar olarak ruhunuzu teslim ediniz Âl-i İmran 3/102.
Toplum içinde yaşamanın gerektirdiği birçok hak ve sorumluluklar vardır. Haklara saygı göstermek her insanın asli görevidir. Bu hakların çok önemlilerinden biri de işci ve işveren arasındakı anlaşma alın terine saygıdır. Bir hadis-i kudsîde çalıştırdığı işçiye emeğinin karşılığını vermeyenin davacısının Allah (c.c.) olacağı bildirilmektedir.
Ahlâkî değerlerle bezenmiş bir işveren çalıştırdığı elemanına hiç değilse insanî ihtiyaçlarını karşılayabileceği kadar bir ücret vermeye özen göstermelidir. Hak ihlaline sebep olabilecek durumlardan uzak durmalı, personelinin ücretini zamanında ve eksiksiz vermeye dikkat etmelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “İşçilerin ücretlerini alın teri kurumadan ödeyiniz” buyurmuştur.
İş sahibi çalıştırdığı kişiye gücü üzerinde iş yüklememeli, ona değer vermeli ve üretime alın teri koyan bir kardeşi olarak görmelidir. İş yerinde sağlık ve iş güvenliği tedbirlerinin yanında ibadet için de zaman ve mekân ayırmalıdır.
Diğer taraftan çalışanlar da aldıkları ücretin helal olması için verilen işi zamanında ve en güzel şekilde yapmalı, hileye kaçmamalıdır. Bu konuda Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) “Bir iş yaptığınız zaman Allah (c.c) o işi sağlam ve güzel yapmanızı sever” hadisini bir düstur edinmelidir. Peygamberimizin (s.a.v) “İşçi, işverenin malının koruyucusudur” anlamındaki mübarek sözünü dikkate alarak iş yerini emanet bilmeli ve kendi malı gibi korumalıdır.
Muhterem Cemaat!
Dinimiz çalışma hayatında işçi-işveren arasında karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkilerin devam etmesini ve sorumluluk şuurunun hâkim olmasını istemektedir. Bundan dolayı dinimizde işçisine zulmeden ve onu küçümseyen işveren kınandığı gibi, işverenin malında gözü olan, çalıştığı yerde sadece kendi menfaatlerini öne çıkaran işçi de kınanmış; iş hayatında karşılıklı haklara âzami riayet edilmesi ve çalışma barışının sağlanması öğütlenmiştir.
Her şeyin asıl sahibi Allah (c.c.) tır, Muhterem Müslümanlar! Bizler O’nun mülkünde emanetçiyiz ve verilen emanetlerden sorumluyuz. Her birimize farklı imkânlar tanınmasının hikmeti; emeğimizle veya malımızla birbirimizin hizmetinde bulunmamızdır. Nitekim Yüce Rabbimiz buna işaret ederek şöyle buyuruyor: “Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların Dünya hayatındaki maişetlerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.”
Rabbim cümlemize kul hakkına girmeden, hayırlı dualar alarak, alnımızın akı ile huzuruna çıkmayı nasip eylesin.