İslamcı Dergi’nin kapağındaki manşet aynen buydu: ŞANLI KIYAM.
Aylar sonra, hasbelkader o Dergi’den birine  denk geldiğimde: ‘Dumandan boğularak, yakılarak katledilen o kadar insan var ve sizler buna KIYAM diyorsunuz!’ diye çıkıştığımda; ‘Senin aklın ermez’ diye cevap vermişti.
(Benzer uslubu daha sonra, Uğur Mumcu’nun katili olduğu şüphesiyle gözaltına alınan kişiden -endirekt- duyacaktım: ‘Sizlerin aklı ermez, falanca kurumdan yetkili gelsin…’)
2 Temmuz 1993 Cuma namazından hemen sonra, Sivas Valilik önü, ardından Kültür Merkezi ve Madımak Oteli önü. Saat 16:30.
Saat 20:00 civarında, otelin önündeki araçların ve hemen peşi sıra otelin kundaklanması.
Otuz beş ölümsüzleşen beden. İkisi otel çalışanıydı. 
İki de saldırganlardan var. Dağıtılmaları sırasında, muhtemelen kolluk kuvvetlerince ateşli silahla vurularak, öldürülen.
Kavrulmuş bedenlerin kokusunu bir an için tasavvur edin ve bu tarifi imkansız vahşete: ‘KIYAM’ diyenleri, KIYAM diyenleri destekleyenleri, sahip çıkanları, taraf olanları, mahkemede savunanları düşünün.
Olmadı, Aziz Nesin’i itfaiye merdiveninden çekip, kalabalığa itekleyeni düşünün.
Çok az gayretle; bu zihniyetin/ekibin, bugün nerelerde olduklarını, kimler olduklarını, kimlerle buluşup-görüştüklerini bulabilirsiniz.
Soruşturma hakkıyla yapılmadığı için, katillerle birlikte, katliam emrini verenler de yargılanmadığı için, habire aynı yerlerden, farklı farklı kuduzlar tarafından ısırılıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu da bu katliamı araştırdı ve 1402 sayfalık rapor yazdı. Sonuç Bölümü 78 sayfa olarak internet ortamında mevcut. (24/03/2014 tarih ve 2014/5 sayı)
Madımak Katliamından hemen sonra, 5 Temmuz 1993’te Erzincan-Kemaliye, Başbağlar Köyünde de cevabî (!) katliam yapıldı. Köy ateşe verildi. 33 kişi katledildi. Köy yeri olduğundan 2 otel çalışanı bulamadılar tabii.
Onun yerine yakılan 214 evde 4.
Camiden çıkarttıkları 29 kişi.
33.
Otuzüç kişi katledildi.
Nasıl? Kısasa kısas!
1993 yılında başka neler olmuştu? Arz edeyim mi?
Ocak 24: Uğur Mumcu bombayla parçalanarak öldürüldü!
Ocak 28: Jak Kamhi’ye suikast düzenlendi. Allah aşkına saldırganların ve olay yeri gösterilmesinin fotoğraflarına bir bakın. 
Şubat 5: Adnan Kahveci devre dışı bırakıldı! Eşi de bu kazada vefat etti. Çocukları Aslıhan’ın yaralandığı bu olaydan ölmesi için, daha 10 gün gerekiyordu!
Şubat 17: Ve Eşref Bitlisi’mizin bulunduğu askerî uçak düştü. Beraberindekiler de öldü. Öldürüldüler. Uçakta teknik bir arızanın olmadığı raporunu hayal-meyal hatırlıyorum. Yanılıyor muyum?
Mart 7: Bedri Yağan, Menekşe Meral, Gürcan Özgür, ev sahipleri Asiye ve Rıfat Kasap öldürüldü. 11 aylık Sebahat ve 5 yaşındaki Özgür öldürülmedi. Bugün DHKP-C olarak bildiğiniz örgütün, DEVRİMCİ SOL versiyonundaki hizipçilerdi bu kişiler. Karataş bu kişilere ‘Darbeciler’ diyecekti.
Mart 21: Nevruz gelmiş ülkeme, kaçırılır mı bu fırsat?! Kışkırtmalar, saldırılar  ve 11 yaralı, 400 gözaltı.
Devam ediyoruz.
Mart 25: 3 DEVRİMCİ SOL’cu daha öldürüldü.
Nisan 17: 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp yetmezliğinden dolayı öldü. Otopsi raporu var mıydı? Ben bulamadım.
Mayıs 28: Aydınlık’ın ‘Şeytan Ayetlerini’ yayınlamasına içerleyen kişiler, Cuma Namazı çıkışı protesto gösterileri yaptı. Yaralılar. Gözaltılar.Tutuklular. 
Haziran 25: 50. Hükümet kuruldu.
2 ve 5 Temmuz’u arz etmiştim.
Eylül 4: Batman’da, milletvekili Mehmet Sincar ve parti yöneticisi Metin Özdemir öldürüldü.
Eylül 10: Emekli Orgeneral Hüseyin Doğan Özgöçmen suikasttan yaralı kurtuldu.
Ekim 22: Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ise kurtulamadı suikasttan. Ne de olsa, saldırı yöntemi garantiliydi.
Ekim 25: Erzurum- Çat, Yavi beldesi. Kahvehaneyi bastılar, 5 kişi. Taradılar. 32 kişi öldürüldü. 10 kişi yaralandı. Hangi örgüt yaptı? Hani şu Madımak Oteli önündeki grupta, yıllar sonra tesbit edilen 4 kişi var ya. Onlarla aynı örgüte mensuplar.
Ve garantili son:
Ahmet Cem Ersever öldürüldü. Diyarbakır Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanı Binbaşı. Emekliydi. Adlî bir konu için Başkentimize gelmişti. Kasım 4.
Perde kapandı.
Ben yazarken yoruldum. Utandım. Kahroldum. 
Tekrar tekrar, aynı ve/veya benzer yöntemlerle topluma ve geleceğimize yön veriyorlar.
Taksim, Dolmabahçe, Çağlayan, Ağrı, Mersin, Adana, Diyarbakır,....
Yorulmanı, kahrolmanı anladık da, utanman da nesi? derseniz:
 ‘Yazamadıklarımdan dolayı!’ derim.