1-
Niçin yan duvarı korteksle patlatmaya çalıştınız? Çalıştınız diyorum, çünkü patlatamadınız duvarı. Niçin odanın kapısının arkasında, barikat olacağını bile bile, koçbaşıyla o kapıyı açmaya çalıştınız?
Rehine kurtarma müzakerecisinin ses kayıtları nerede? Kaydettiniz mi? Var mıydı müzakereci? Vardı. Etkin miydi? Olay tutanağını imzaladı mı o da?
Nerdeyse orta düzey yöneticilerin hizmetine kadar inmiş olan jammerı, niçin bu olayda devreye sokmadınız?
Olay yerinde kaç tane el bombası, kaç tane gaz maskesi, kaç tane yedek şarjör, kaç tane fişek, kaç tane tabanca ele geçti?
Odanın pencerelerinden bir müdahaleyi niçin değerlendirmediniz?
Bu müdahaleyle ilgili aldığınız eğitim sertifikalarını, olay sonrasını soruşturmakta(!) olan savcı görsün bari. Bu müdahaleyi niçin diğerleri yapmadı da, siz yaptınız?
Gaz, ses, ışık bombaları da güçlü bir alternatif değil miydi? Termal kamera kullanmayı niçin değerlendirmediniz? Bu kameraya bağlı güçlü bir silahla; kapı, yan duvar, hatta dış cephe duvarı size engel miydi?
2-
Katledilen savcı, katledildiği konuyu neticelendirebilir miydi? Bir kere değil, defalarca, benzer olaylarda ve bu olaydaki çocuğun yaralanmasıyla ilgili, hiç makul bir açıklama duydunuz mu muktedirlerden?
Olayda, hastahanede, defin esnasında, mezarda, aylar sonra gündeme geldiğinde bile: Terörist.
Adı Dursun olsa, Bedri olsa, Abdullah, Salih olsa ne olur!? Şahıs ondört yaşında. Elinde değil ekmek, değil molotof, silah olsa ne olur?!
En son (tabii şimdilik) ekmek almaya gittiğine dair belgesi istendi! Haberi okuduğumda: “ayıp yahu, böyle de iftira atılmaz. Bir insan bu soruyu sormuş olamaz ki?!” derken; dehşete kapıldım. Korktum düşüncemden, zannımdan, utandım. Sustum. Kendime kızdım. Bu soruyu sorabiliyor olmanın, hele bu ölümlerin peşi sıra sorabiliyor olmanın gerekçesini, bir nebzecik de olsa, makul gerekçesini arıyorum. Allah’ını seven (sevmeyen de olur) bana izah etsin.
O çocuğun ve benzer cinayetlerin faillerini bulamazsınız. Bulsanız ve yargılasanız da, hak ettiği cezayı veremezsiniz. Verdiğiniz ceza da, vereceğiniz cezayla da ilgili hafifletici bir metin torbada zaten. Geçti gitti meclisten.
3-
Size kaç yıldır planlı operasyon yapılmıyor? Kaç yıldır? Bitirildik, tükendik diyordunuz: Beş sene önce! Daha 2 sene öncesine kadar, kendinizin ajanlığından bile şüphe ediyordunuz!
Ne oldu da, kolluk sizden elini eteğini çekti? Aslında size bu soru yetmeli.
Çünkü çoğunuz samimi ve ölümü bile göze almış kişilersiniz. Nasıl da büyüdünüz ve serpildiniz? Önleyici istihbarat yol ve yöntemleri, olay yerinden geriye doğru gidilerek sizlerin nasıl bulunduğunuzu, yakalandığınızı öğrendiniz. Ve ne yaptınız?: Yeni hiyerarşik bir yapı ve eylem usulü! Değil mi?
Parti genel merkezine, polis evine saldırı, ardından Dolmabahçe, ardından Taksim. Olmadı Çağlayan. Ve Vatan Caddesi. Neye yarar bu saldırılar? Bu silahlı propagandanız neticelerine hiç bakanınız yok mu? Hiç mi test etmiyorsunuz vicdanınızda?: Sadece ve sadece rejimin bekasına yarıyor. Oligarşinin davranışlarını, geniş halk kitlelerinde meşrulaştırıyorsunuz. Sayenizde muktedirler, iktidarlarını bâki sanıyorlar.
4-
Gelelim başarı meselesine! Efendim! Peki gelmeyelim/girmeyelim. Bâri şu izahı yapayım, bu paragrafta. Hem bu yazı benim, karışma/karıştırma. Biliyorum benim iyiliğim için ikaz ediyorsun, ama bu yazıdan sonra deliksiz uyumak istiyorum:
Kargaşa veya düzensizliğin; eve, tencereye, mideye, cüzdana, kombiye, kömüre, borca yansımasını bırakın; yansıması ihtimali, hafiften bu ihtimali yaşatmak zihin açar. İkna eder. Bir anda stabilist (!) olursunuz. Ve kuzu kuzu gider, istikrardan(!) yana tercihinizi yaparsınız!
Artık pencerenin camında kendimi görüyorum. Dışarısı karanlık. O yaya yolunun, sol tarafında peş peşe dikilmiş aydınlatma direklerindeki ışığı görüyorum sadece.