Terörle mücadele edenlerle, mücadele edildikten sonra oldu bu, tabi.
Söz verilen/amaçlanan, terörle gerçekleşsin diye; bu amacı, hedefi, yöntemi deşifre edecekler, izin vermeyecekler, -hadi insaf edeyim- amaca ulaşmayı geciktirecekler: Susturuldu, sindirildi.
Doğduklarına pişman edildi, zorla emekli edildiler, sürüldüler, idarî cezalar aldılar, defalarca devlet memurluğundan ihraç edildiler, hatta bazıları da firarî durumda.
Bu aranır durumda olan; arkadaşlarımız, polisler, savcılar, teknokratlar; biliyoruz ki akıl almaz derecede basit bahanelerle, tutuklanacaklardı.
F tipine tıkılacaklardı. Haklarında, bırak iddianâme hazırlanmasını, aylarca neyle suçlandıklarını bilemeyeceklerdi!
Bir kısmı da, F tiplerine tıkılmış vaziyette zaten!
Sivil kişi ve kurumlara yapılanlar da; üst paragraflarda yazdıklarımı örtmek için elbette.
Ve; kurumlara, kuruluşlara, iş ve işlemlere, topluma, hayata, ülkeye, seçimlere, tercihlere, kararlara, kanunlara,.. istedikleri şekli vermeye başladılar.
Kimler?: Muktedirler!
Teknik itiraz, direnebilecek kişi ve merciler yok çünkü.
Heykeltraş (muktedirler); tezgahındaki çok güzel granit kütleye (vatan), sol elindeki yontma/kesme/kırma aletleriyle (yasama, yürütme, yargı, medya, ordu,..), sağ elindeki tokmakla (terörist, hain, casus, düşman,paralel,..) vuruyor da vuruyor. Granit kütle, yani; vatan/yurt, yurttaş şekilleniyor. Kırılan, dökülen, kopan, un-ufak olan, oyulan, çatlayan asla geri gelemeyecek!
Kastî, iradî, bilinçli, taammüden, ihtiyarî; müsaade edilmektedir, yol verilmektedir, müsamaha edilmektedir.
Tahammül edilmektedir ki; heykeltraş çalışsın.
Heykeltraş; kendisine sipariş edilen/söz verdiği eseri yapıyor. Çalışıyor. Çalıyor. Keski, spatula, tokmak ve güç/zor; uyumlu ve kanlı bir şekilde devam ediyor.
Bu nedenle, ölenlerin ardından, biz geride kalanlara:
"Allah'a şükür güzel sınav verdiler!" diyorlar.
"Güzel öldüler!" diyorlar.
"Her karış toprağı şehid kanıyla sulanmalı ki, vatan olsun!" diyorlar.
"Terörle mücadele kıyamete kadar sürecek!" diyorlar.
Biri de çıkıp; "söz veren de, görüşen de, uzlaşan da, anlaşan da, birlikte çalışan da: Sensin". "İstesen; o hendekler, pusular, suikastlar, katliamlar, saldırılar, patlamalar olmazdı!" diye, buraya yazıyor işte.
Aklı almayanlar için: Alınız, bakınız/okuyunuz: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları).
Terörün sonuçlarıyla, neticeleriyle mücadele edil(e)mez! Edilmeye kalkılırsa, yine terör olur!
Karakolların önüne bariyer koyarak, kum çuvalları doldurarak, kalekollar yaparak, ilçeleri, mahalleleri tank topu ateşiyle vurarak, yakarak, nitratlı gübre satışını yasaklayarak, mutfak tüpünü kime sattığını kaydettirerek, Kandil'i bombalayarak, apo'nun emrinden milim çıkmamış ve çıkmayacak demirtaş'ı hain ilan ederek, parti kapatarak, apo'nun vekillerini yargılayarak, muhtemel muhaliflerini öldürterek; terörle mücadele edilemez.
Ediliyor gibi yapılır mı?: Yapılır!
Bu halk, bunu yer mi?: Yer!
Gar önündeki meydanda, Merasim sokakta, Güven Park'ta, İstiklâl'de bombalar patlar mı?: Patlar!
Tıpkı Kumrular sokakta patladığı gibi!
Tıpkı Suruç'ta, Diyarbakır'da patladığı gibi!
Tıpkı Vezneciler'de patladığı gibi!
Bırak elindeki keskiyi, tokmağı, bırak!
Terörle mücadele etmiyorsunuz. Terörle; bu vatana, insanına şekil veriyorsunuz!