Akıllı ol oğlum akıllı ol denilirmiş bizlerin köylerinde. Sonrasındaysa; paragöz ol, para her kapıyı açar denilirken şimdilerde değişti Akil adamlar olayı çıktı,geldi ve de oturdu. Geothe'nin dediği gibide :"Nereye oturursan otur g... üstüne oturursuna" gelindi.Geldikte, gidebilecek miyiz geldiğimiz gibi denilemedi. Bizim yiğitliğin kolaçan edildiği köylerimizden birisinde ağa soyundan kalma,yatağı tahtalar üzerine konulmuş,başucundaki tahta çekmece dolap içerisinde bulunan sığara paketleri,çekme kahve paketleri,yastığının altında da sevdiği ondörtlü tabir edilen 9mm.lik tabancası,üzerinde havlulardan dikilme atleti,bacağındaysa yün eşofmanı bulunan bir ağabeyimiz vardı;adına Kemal bey denilirdi ki;ben onun yanına her vardığımda dışarıdaki taş fırından başlar,geçmişteki efelik öykülerine dalar ve yaşadığımız oluşumlar hakkındaysa bilgi toplardım ve daima sonunda bizlere dönerek:Akıllı olun,sizlerin içerisinde gördüğüm bazılarının damarları bozuk,cevherleri kilden derdi ve bizleri uyarmak isterdi.Bizler o zamanlar Kemal amcamıza merak etme,biz bunların hakkından gelmesini biliriz derdik.Derdikte yinede içimizde bir kuşku oluşur,nasıl ayıklama yapacağımıza karar veremezdik.Zaman geldi geçti,Kemal amca haklı çıktı velakin bizler yine içimizdekileri ayıklayamadık.Ayıklamaya da şimdilerde başlamak isteyemiyoruz.Çok sular köprü altından aktı gitti,hatta köprü yıkıldı menfezler oluşturuldu,şimdi bir de HES dedikodusu yerleştirildi. Toyluk acemilik olarak bilinirdi,toyluk yiğitlik olarak bilinirdi,toyluk içinden geldiği gibi tepki vermek olarak bilinirdi velakin toyluğu bizler hainlik olarak bilemezdik.Bizlerin aşkları bir toyluk olduğu gibi,amaçlarımızda toyluk sazını çalmaya bayılırdı.Gerillacılık yaptığımız alanlarda Kemal amcalarımızın dillerindeki mani bizleri anlatmaya yeterdi:Keçi bokundan saçma ,erkeksen kaçma...evet,bizlerin saçmaları mısır tanelerinden ,silahlarımızda yapma berata ve Trabzon sürmene ,Giresun, Gökömer yapması olarak tabir edilen silahlarımız olurdu. Bizler o silahlarla yine de Yöremizin kaderini degiştirmiş,kendimize göre de demokrasi getirmiş,yönetim oluşturmuştuk. Örgüt-Dernek olarak kullandığımız alanlarımız bir kaç sandalye,bir kaç masa ve kendiliğinden oluşturduğumuz çay ocağımızla,manavlardan aldığımız ağaç kasaların ısısıyla korunduğumuz yerlerimizdi.Duvarda boy olarak ifşa ettiğimiz :Liberalizmin ilkeleri ve de Devrimciliğimizin kıstası olan ;Eleştiri-özeleştirinin anlamını verdiren İlkelerimiz olurdu.Mutluyduk,ceplerimizde düzenin anahtarı paralar yoktu,Feodalizmin kuşaklara dayattığı zincirler olarak tabir ettiğimiz zincirleri konuşmazdık,üzerimize bitli yorgan olarak almazdık.Bizler için açlık olgusu Halkımızın durumuyla bire bir örtüşür daima andığımız Kuru amcamızın kahvehanesindeki teneke masasının içerisinde bulunan ekmek kırıntıları yemliğimiz olurdu,nede olsa bizler Kuş değil miydik,özgür uçacak,kendimizi bulacak ve olmayan diyarlara demokrasi taşıyacaktık.Taşıdık,kutsallaştık,,tutsaklaştık,ezildik,büzüldük,dik kaldık ve boyun eğen birimlerimizle de tekleştik. Bizler için hafta başı Cumartesine denk düşerdi cuma gecesi aşırma yaptığımız boya ve fırçalarla bir güzel yeniden badana -boya yapar ufkumuzu sabaha açardık,birde bez afişle gelişimizi muştuladığımızda kendi keşfimizi ilk öncesi yine bizler yapar ,şavaş kazanmış komutan edasıyla da illegaliteye soyunurduk.Ne kadar geçti demeden,bizlerin oyununu bozmaya çalışan devletin kendi çocukları devreye sokuldu,Bilinen ilinden birileri özel kuvvet güçlerinin gözetiminde kullanılanlar yörelerimize sokuldu,bizler kendi hallerinde oyun oynayan,başka mahallenin çocuklarına izin vermeyen,''bu nedir, ''şeker'' herkes evine teker teker''söylemli yayla çocuklarıydık,kan akıtmayı bilmez,kanın renğini gülden alan,duvarlarda okunması güzel olan boyadan seçerken;bir pusu attığını gördük-bildik ve uyandık.Devletin tosun çocukları bir çoğumuzu tanımadığı,bilmediği ve duymadığı Ercan tıbbıyelimizi şehit etmişlerdi.Şehitliği bizler daima anarken,yazılama,afişleme yaparken kndimizde bulmuş ve imzalamıştık.Yıllar sonra tonton devlet baba''Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz ''demişti ama bizler bir tıbbiyeliyle başlamış,Başka bir köyümüzde yine ayni biçime benzer Aykut'umuzu şehit vermiştik bir bozuğa. Boş geçilmez,kanları yerde kalmazları öğrenmiştik .Sinama sahnelerinde düşüldü peşlerine, yakalandı,alındı ,hor tutulup korlandı yüreklerimiz ,gel -git ,med-cezir olaylarını coğrafya sayfalarından alıp çıkartmıştık yayla düzlerine bizlerden almaya devam etti Devlet çocukları üçer-beşer-altışar derken;Bozcalısından Uzunyaylasına,deresine,Karay köyüne,Yaylasına,deresine ve sayılarımızı unutmamak için onların adlarını verdik çocuklarımıza;bu yörede yetişen her adın;Mehmet,şelçuk,Aykut,Ercan,Kadir,Zekire,Ahmet,Hikmet,Ekrem,Feridun,Aydın,Vedat,Kaya,Nihat ve metin ;Ali olmuşlarsa ,Sedat,Yalçın ; Tahir konulmuş ise bir öyküsü muhakkak vardır.Var olacaktır.O zamanlarda attığımız şiarlarımız kulaklara girmiş ve mıh olup saplanmışise orada bir köy var uzakta ezgileri söylenmeye devam ediyorsa Akıllı ol sözlerinin mısır darlarına baglanmasındandır. Adların her birisi süreçlere verilen darlıklar,işkence ve zorluklardandır.Hiç birisi şimdilerin akılsız akıllılarından ve akiili adamcıklarından olamazlardı,olmamalıydılar,bakıldığında Kemal amcalarımıza şimdilerin akillileri içimizden atamadığımız soyu bozuklardan olduğunu bilmekteyiz.Af fet Kemal amcalar bizleri sütü bozukları ayıklayamadık .Akilli geçinen yaramazları devlet çocukları bilemedik.