Daha dün, Kasımpaşalı başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ben halkımın hizmetkarıyım demedi mi?
Bu nasıl hizmet anlayışı.
1 Mayıs etkinliklerini Taksim meydanında yasakladınız. Haklı olabilirler dedik. Orada inşaatlar, onarımlar devam ediyor dedik. Hükümet almış olduğu kararlarla doğrusunu yapmıştır dedik.
Peki şimdi ne oluyor diye hükümete sormak gerek.
Taksim Meydanında orantısız güç kullanmak, insanları dehşete düşüren görüntüler sergilemek, ne demek oluyor.
Kan revan içinde kalan gencinden ihtiyarına, yerlerde sürünen çoluk çocuğuna bu devlet yaptıklarından utanmıyor mu?
Polis panzerinin altında kalarak ezilenlerden, bir fidanı, bir ağacı kurtarmak uğruna mücadele eden halkına eziyet edilmesinden utanmıyor mu?
Çocuklarımıza hatta yetişkinlere devlet eliyle, ağaçları, fidanları, çiçekleri korumak adına bu devlet uyarı levhaları yapmıyor muydu? Şimdi ise devletin yeşil alanları, hükümet eliyle yıkılıyor, kırılıyor.Bu halk yeşiline parkına sahip çıkıyor.
Siz halkınızın emrinde olduğu palavraları ile oy isteyeceksiniz. Diğer yandan halkı emniyet güçleri ile karşı karşıya getireceksiniz. Unutulmamalıdır ki, halk her zaman iktidarlardan güçlüdür.
Halkın istemediği hiçbir hizmeti zorla kabul ettiremezsiniz. Taksimdeki ağaç katliamlarına son vermelisiniz.
Mevlana’nın güzel bir sözünü hatırlatmak isterim’’Öfke rüzgar gibidir,bir süre sonra diner ama bir çok dal kırılmıştır bile.’’
Halkı üzmek, eziyet etmek, faşizan bir şekilde saldırmak, kimseye fayda vermez. Kaybeden saldırı emrini verenler olur.
Yine hatırlatmak isterim ki, bu tür olaylar, baskı altındaki halkları uyandırır. Bir ağaç öldü ama bir millet uyanmaya başladı.
Hükümet bu uyarıları ciddiye alsın. Oy isterken bi daha, bi daha. Neden bidaha,
Halka işkence ve eziyet etmek için mi bidaha.