84 yaşını doldurmuş biri olarak benim zamanımda yapılan seçimler de iktidar veya muhalif taraftarlar ağızlarından çıkan sözleri kulakları duyar ve halka söylem ve hitap ederler. Kimse kimsenin geçmişini ve aileleri ile uğraşmaz bilhassa hitap şekilleri hiçbir tarafı incitmeyerek propagandalarını yaparlardı. Seçimler siyasetçilerin gerçek yüzlerini ve niteliklerini ortaya çıkaran bir özgür süreçtir. Oy toplamak için her yöntemi uygun gören sakat bir anlayışla gelişi güzel konuşmalar, yerine getirilmesi güç ya da olanaksız sözler bir yana, çirkin saldırılar ayrılık ve kavga nedenini tutum ve davranışlarla toplum karşısına çıkmazlardı. Ulusal birlik, insanlık ve yurttaşlık anlayışıyla toplumsal barış ilkelerine aykırı kimi abuk sabuk konuşmalarla suç oluşturan eylemlere kalkışmazdı. Sıfatlarını, bulundukları makamları ve sorumlu oldukları değerleri hiç bugün düşünmüyorlar. Anayasamıza özellikle tarafsızlığına aykırı gidişleri ile hiçbir ölçü ve sınır tanımadan, aldırmadan seçim konuşmalarını sürdürdüklerini görüyoruz. Demokratik bir yarışma olması gereken seçim partizanlıkla bir kavgaya dönüşüyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi bugüne kadar kaç seçim gördüm, kaç kere oy attım hatırlamıyorum valla. Ama böyle bir seçim süreci de yaşamadım. Benden öncekileri bilmemde Türkiye’de yaşanmamıştır herhalde. Artık iş tam manasıyla çığırından çıktı. Şunun şurasında, bugün dâhil seçime 4 gün kaldı. ‘’Gel 31 Mart Gel’’ diye. Gelsin ki, bu öfkeli, nefret dolu, gergin ortam bitsin. Kulaklarımız biraz da rahat etsin istiyorum. Çünkü başka türlü biteceği yok. Hani diyorlar ya, ne yorgunluğu olursa olsun bu seçim yorgunluğu, 82 milyonu olmasa da en az yarısını perişan etti. Ama her şeye rağmen yorgunluğunuzu sadece 1 saat için unutun ve gidip muhakkak oyunuzu atın ve görevinizi yapın. Hangi partiye sempatiniz, bağlılığınız varsa ona. Bu kutsal ve milli görevinizi yerine getireceğinizden hiç şüphem yok, kimse sandığa küsmesin saygılarımla…