İktidar kanadı gündemde sürekli olarak büyüme ile ilgili bilgiler ve veriler paylaşıyor. Bu bilgi ve veriler hükümet kanadının yayın organlarında bangır bangır veriliyor. Özellikle ekonomide büyüme var bilgisi tüm kanallarda tek bir ağızdan söylenirmişçesine paylaşılıyor. Ancak bu büyüme TÜİK‘in açıkladığı gibi reel bir büyüme değil.
Geçen yılın ikinci çeyreğinde açıklanan ‘Gayri Safi Milli Hasıla’ nın (GSMH) %5.1 arttığı belirtiliyor. Bu artış ülke ekonomisinin büyüdüğüne işaret ediyor gibi görünebilir. Lakin durum hiç de öyle değil.
BETAM’ın 17/2017 sayılı araştırma notunda TÜİK’in verileri ile büyüme katkı hesapları örtüşmüyor. Rakamları istenildiği gibi gösterebilmek için TÜİK sık sık yöntem değişikliğine başvuruyor.
Büyüme verilerinde makyaj yapılıyor. Şöyle ki: Büyümeyi finanse eden kredi sisteminde ‘Kredi Garanti Fonu’, çıkacak olan yangının ilk fitilini ateşliyor. Borçla finanse edilmiş olan büyüme kırılgan ekonomiler yaratıyor. Ekonomideki büyümenin her geçen yıl arttığı söylenen bir ülkede kişi başına düşen milli gelir neden azalma gösterir sorusu akılları kurcalıyor.
Diyeceksiniz ki bakanlık her geçen yıl kişi başına düşen milli gelirin arttığını söylüyor. Bu durumu neye dayandırıyor? TÜİK verilerine göre 2016 yılında satın alma gücü paritesi (SAGP) 24.912 dolar iken 2017 de bu rakam 25.777 ye çıkarıyor. Bu rakamlar doğrudur.
Şöyle düşünelim: 1.400 TL olan asgari ücret 1.603 oluyor ve 200 TL artış işçiye biraz da olsa can suyu gibi geliyor. Ancak bu artışla birlikte gelir gider dengesi bozuluyor, bütçede açık çıkıyor. Ne yapılması gerekiyor böyle bir durumda? Tabii ki zam!
Fiyatlardaki artış bireylerinin gelir-gider adaletsizliğini bir seviye daha aşağı çekiyor. 200 TL daha fazla maaş alıyorum derken evdeki bulgurdan da oluyoruz.
Satın alma gücü paritesi arttığına göre bu büyüme kişi başına düşen milli geliri de etkiler diye düşünüyoruz. Maalesef durum hiç de böyle değil. 2016 yılında kişi başına düşen milli gelir 10.743 dolar iken, 2017 de 10.597 e geriliyor. Bu veriler gösteriyor ki bakanlığın açıkladığı ekonomik büyüme şişirilmiş bir balon. Bu ekonomi balonunu şişiren iktidar ve maalesef zorunluluktan bu balonun etrafında toplanan bizler.
Zaman kısa ve bu balonun hacmi daha fazla havayı kaldırabilecek gibi durmuyor.