Sevgili okurlar, değerli dostlarım;

Bu yazıyı yazarken duygusallığa da yer vereceğim galiba. Çünkü ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar hepimizi geriyor. Beni de germekle beraber hüzünlendirip anılarımın tekrar canlanmasına sebep oluyor.

Güney doğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde görev yaparken kahpe PKK telsizlerle bize anons ederlerdi:

TC askerleri biz buradayız siz neredesiniz, korkaklar! Diye hitap ederlerdi.

Tabii onlar tavşandı, biz tazıydık. Onlar kaçar, saklanır, inlerde gizlenirlerdi; biz arama tarama faaliyetleri yapar, onların patika yollarını keser, canlı ele geçirmeye çalışırdık.

İlçelerde veya illerde olan radyo istasyonlarına kahpe PKK militanları, “yol ver dağlar yol ver bana” türküsünü isterlerdi. Biz TC askerleri; “dağlar seni delik deşik ederiz” şarkısını isterdik. Böyle karşılıklı atışmalar, çatışmalar sürüp giderdi ama Misak-i milli sınırları içerisinde Cumhuriyet içinde cumhuriyet kurmaya kimsenin gücü yetmezdi. Bayrak üzerine bayrak gönlere çekilmezdi.

Değerli dostlar, 25 sene önce Tunceli Pülümür de görev yaptım. Erzincan – Erzurum yol ayrımından Pülümür istikametine dönerdik. Orada Mutu deresi ve karakolu vardır. haberlerde görüyorum ki Mutu karakoluyla Pülümür’ün zirvesindeki karayolları bakım evinin çevresinde kahpe PKK, vadinin her iki bölümüne sözde bayraklarını asmışlar. Adım adım gezdiğim o topraklarda o bayrakları gazetede ve televizyonlarda görmek dahi yüreğimi acıttı, kanattı da diyebilirim.

Ey hükümet; sizin açılımınız yerin dibine girsin! Bu neyin açılımı? Legal dediğimiz bir siyasi partinin başkanı televizyonlar da demeç veriyor; “güneyde komşunuz Kürdistan devleti olsa ne olur”.

Neden korkuyorsunuz?

Biz Türkler, tarihi boyunca özgürlüğümüz için yaşamışızdır, duygusal insanlarız. Ama can verir, bir karış toprağımızı vermeyiz. Yüzyıllar boyu Anadolu’nun her karış metresinde Kürt halkı ile beraber kardeş olmuşuz, beraber yaşamışız, kız alıp kız vermişiz.

Artık yeter! Sabrımızın son noktasına kadar geldi.

Bayrağımızın üzerine bayrak diktirmeyiz. Misak-i milli sınırları içerisinde göndere başka bir bayrak çektirtmeyiz.

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa demiştir şair. Evet, biz günümüzde dahi Anadolu’muzun toprağına canları feda etmeye devam ediyoruz.

Hükümet derhal bu yanlış siyasi oyundan vaz geçmelidir. Bizlere bu rolü kesen emperyalist devletlerin çıkarlarına ve yapmış oldukları oyuna gelmemelidir. Biz hazırız, yine de şeref ve namusumuz için, bayrağımız için, toprağımız için ölmeye, çarpışmaya, kanımızla toprağımızı yeşertmeye hazırız.

Bu vebalin altından kalkamazsınız. Görünen o ki yasa dışı unsurlar istedikçe alıyorlar, verdikçe bitleri de kanlanıyor.

Sevgili okurlar, PKK nın sözde bayrağı ve cani Abdullah ÖCALAN posterleri Anadolu’ nun her yerinde gösterime girerken, Güney doğu ve Doğu Anadolu bölgesi olayların içerisinde yüzerken, Apo’ nun tüm akrabaları yüz yüze görüşmeye İmralı’ ya giderken ortaya çıkan tablodan ben utanıyorum, nefret ediyorum, kırılıyorum.

İmralı sürecinde türlü ayak oyunlarıyla, sağlık sorunlarını gündeme getirerek Apo2 nun serbest bırakılma girişimleri varken, Türk generallerinin zindanlarda sürünmelerini de esef ve üzüntüyle karşılıyorum.

Son sözüm, “dağlar seni delik delik delerim”..!