Bizim dönem yerimizde tanımlar vardı. Formüller vardı.Şekiller, üsluplar ve de volankayışları dediğimiz ayrılık noktalarıyla cımbızlar vardı.Her şeyimiz olmasa da “adam”lık vardı.Adam dediysek;adam gibi “adalı” adamlar vardı.
Adalı adamların güzergahları dağlara,ovalara,bayırlara,çimenlere düştüğü gibi ;Sahilde ”Deniz” lere düşmüştü.Deniz’i sever,inanır ve kendimiz için yüzülmesi gereken düşün alanı bilirdik.Dağlarda kaybettiğimiz potinlerimize isimler takmadan isimlerini ağaç köklerine,orman yerlerine bağlar;Her ağacımızın bir ismi olurdu,o,ağacın altında şarkısı dilimizde Sinan-Kadir-Alpaslan güzelliği olur bizleri Maltepe sırtlarına ,Cihangir durağına taşırdı.Çok şeyleri bilmezdik,çok şeyler yaşamamıştık ama çok şeyler yaşamış olan bizler için;önder,öncü olanlarımız vardı.Yürüyüşlerimizde kol -pazu bantlarımız olan ,ayaklarımızdaki prangalarımızı söküp atan,beyinlerimizi maviliklere sürdüren gençliğimiz vardı.
Gençlik;genç beyinlerdi.Soğan alacak parası cebinde yoktu.Katık yapacağı ekmeği ise hiç olmadı.Ekmek güçtü,Soğan cephaneydi.Velakin ;özentisi parke,askeri bot,uzun ve yerlerde sürünmeyi meziyet sayan atkılarımız vardı.Parkelerimizin rengini yediği yağmur sularından,aldığı güneş ışınlarından,üzerine serildiği toprak anadan aldığı kadar,duvarlara sürtündüğü lekelerden,sokaklara yazdığı yazılardan,direklere bıraktığı pullama kostiklerinden ve uzun ipler ile astığı ve caddeleri kesiştirdiği pankartlardan alırdı.Her evin kapısı bize göre açıktı,menteşe bilmedik,kapı kilitleri işitmedik,sofralarında aramadık ama her zaman bulduğu ile yetinir’e “devrim” dedik.Gençlik beyindi,ölümdü,rüzgardı,akındı,güneş olduğu kadar gecelerin kanunuydu.Adlarımız adalıydı.Denizdi,Nurhaktı,Maltepeydi,Ulaştı.İsimsiz olmayan sosyal uyanışın ütopyası olan gelecekti.
Geleceğimizi kendimiz arıyorduk.Fındık bahçelerinde yeşillikler içerisinde “kavurma” yapmayı becermiş,dere içlerinde karputuyu dişlemiş,mevsiminde “puçuk” olan ile yaşamayı bildiğimiz gibi ,sahra çöllerinde deve olmayı da seçebilmiştik.kendimizden emindik.Hatta,o kadar emindik ki,Keçi bokundan saçma ,erkeksen kaçma diyecek kadarda cephane yüklüydük.Cephanemiz;Gençliğimizdi,arkadaş(refik)liğimizdi.Satmayı,almayı çocukluğumuz yıllarımız olan ve “yağ satarım,bal satarım/Ustam ölmüş/ben satarım” diye söylediğimiz alanlarda bırakmıştık.Satmak kelimesini almak olarak biçimlendirmiştik.Bizde;Refik olmak ,adam olmaktı,ölümüne koyun koyuna yatmak ve orada vurulmaktı.O,yıllarda en güzel ezberimizden birisi de;”Revirzonizme-Oportinizme sekter davranmayan halkına sekter davranır” inancıydı.bizler sekter davranmayı adamlıktan,adalı olmaktan vaz geçmek olarak bilirdik...Geçmedik,geçmeyeceğiz diye and içerdik.
Geceler karanlıktı,aydınlık yakalamak için şafağa çıkmak gerekir derken;tam anlamıyla zifirleşti.Baş-ayak ucumuzda ki bataryalı cep radyomuz çan çalmaya başlamıştı.Kulaklarımız kaydı ve kalkın Refikler dedim,kalkın...Hani,iyi dinleyin;diyoruz ve demeye devam edeceğimize de güvenimiz tamdır.Ama,dediğimiz açık kapı Faşizmi karanlıkta yatağımıza girdi.Okunan bir numaralı bildiri dedikleri,bizlere and içiren Adalı-Deniz ve nicelerinin yaşadığı “sürek avı “denilen av kokusunu getirmekte.Aclemiz yok ölmeye ,acelemiz yok devrime önemli olan evrim süreciydi dediklerimiz için şimdi;Direnme sürecine girmemiz gerektiği gözükmekte,öyle bir direniş olmalı ki,hayallerimiz utanmasın,geçmiş köprülerimiz yıkılmasın ve bizler dilden dile dolaştırdığımız,kulaktan kulağa verdiğimiz o güzel bayramlık sözlerimizle var olalım.Olamayız ,bayram gününe çok var,o zamana kadar duramayız diyenler için ise;sözümüz var diyerek virğül attık...
Kuşlar kanatlarından kelepçelenmeye,sırtmaçlar sırtlarından vurulmaya,tavşanlar yerlerinden ürkmüş kendi ayaklarıyla avcının tuzağına yürümüş,Avcı ise bir yeri kaşınan koyunlar gibi çobanın dayağına sürtünmeye başlamıştı.Böcekler derinlerden yüzeye çıkarken,su uyumaya başlamıştı.Yılanlar ise yol kenarına çıkmış adını ihbarcı yapmıştı.En güzel giysilerini giyenler ise,vatan sattını vatan satmak olarak görenler olmuş,şenlik taklarını çiğerci karşısında yalanan kediler almıştı.Kısaca;Sap-saman dediğimiz töre karışmış adına Cunta-darbe denilmişti.Adam olmayanlar ise başa geçmiş adamlık taslamıştı.İşte o zaman,Ben darbeyi gördüm...Çözmek içinse;ömrümü tükettim,bitirdim...Yağ satmayı Refik satmak olarak bilenlerin içerisinde şekil verdim.
Siz siz olun,adına insan ismi yakıştırılana değil,insana adam ismi takılana bakın.Faşizmin adı dün Askeri yönetim di,MGK idi,Sivil yapıydı bu gün ise;Refikleşmeyi satmak olmuş ne çıkar.Refik olmak adam olmak olmadıkça..!