Dediler ki, “eğitişim” diye bir kavram mı olur.
Dedim ki, yılların yöneuzaktan-egitimtim kavramı dururken “yönetişim” kavramı oluyor da neden “eğitişim” kavramı olmasın. Öğretirken öğrenmeyi ve işbirliği içinde eğitim faaliyeti yürütmeyi kim yok sayabilir ki!
Kısa bir zaman aralığı kapsamında geriye ışık tutacak olursak, bundan otuz yıl önce yönetişim kavramı yoktu. Çünkü yönetim klasik anlamda yürütülen, yöneten ve yönetilen kavramlarıyla anlamlanan bir olguydu veya faaliyetti. Bu gün ise Toplam Kalite Yönetimi, Amaçlara Göre Yönetim, Sistem Yaklaşımı gibi birbirinden farklı bir çok yönetim kavramı ve tarzı ortaya çıktı.
Eğitim kavramına geldiğimizde, onyıllar öncesinde Eğiten ve Eğitilen(ler) bir araya gelerek eğitim faaliyeti gerçekleşiyordu. Çok doğal olarak buna “eğitim” diyorduk. Şimdilerde ise, mekan, suje, araç ve obje faktörlerindeki başkalaşım ve asimetrik değişimler “yönetişim kavramının doğmasını zorunlu hale getirmiştir.
Bir kere dün (otuz kırk yıl öncesi) uzaktan eğitim sistemi yoktu veya yeni yeni ortaya çıkıyordu. Bu gün bir çok ülkede bir çok üniversite “açık öğretim” veya “uzaktan eğitim” veya “sürekli eğitim” sistemleri yürütmekte. Bu sistemler klasik anlamda yürütülmekte olan “eğitim” veya “öğretim” kavramlarının tanımlarını hayli zorlamaktaydı. Bütün bunlara, ulusal ve uluslararası programlar olan, ERASMUS, FARABİ, BOLOGNA vb. ulusal ve uluslararası eğitim kurumlarının işbirliği içinde yürüttükleri programları, “interaktif eğitim” kavramını, self (kendi kendine) eğitim kavramını, formel bireysel eğitim yöntemlerini vb. bir çok eğitim yöntem, tarz, teknik ve yaklaşımlarını bir araya getirdiğimizde karşımıza EĞİTİŞİM KAVRAMI dim dik çıkmaktadır.
Bu gün için olmasa da “eğitişim” kavramı Eğitim Bakanlıkları ve Okullar, Üniversiteler, Dersaneler olmak üzere her kurum ve kuruluşta yoğun olarak kullanılacak, hatta bu kurumlarda “EĞİTİŞİM” birimleri ihdas edilecektir. Zira biz eğitişimle, eğitimin daha fazla girift (iç içe geçmiş) halini, olağan dışı veya asimetrik yöntemlerle uygulanmasını da kasdetmekteyiz.
Bu gün eğitişim kavramını zorunlu hale getiren faktörleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Genel teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerdeki anormal hızlı ivme. Özelde Eğitim teknolojilerindeki değişim / başkalaşım.
2. Bir kişinin hem öğrenci hem öğretici olmasına yönelik EĞİTİM YÖNTEM, TARZ ve TEKNİKLERİNİN gittikçe yoğunlaşması veya yaygınlaşması.
3. Zaman kavramının eskiye göre daralması ve daha dar zamanlarda eğitime ilişkin daha hızlı sonuç alınması gerekliliğinin ortaya çıkması.
4. Yüksek Öğretimde, uluslararası eğitim programları olan ERASMUS ve BOLOGNA, ulusal program olan FARABİ vb. ulusal ve ulus üstü eğitim kurumlarının işbirliğini zorunlu hale getirmiş, eğitim kurumları eğitim program ve teknik alt yapılarını diğer ulusal ve ulus üstü kurum ve kuruluşlarla entegre etme zorunda kalmaktadırlar. Bunlar da eskiden kurumların bireysel olarak yürüttükleri eğitim faaliyetlerini bütünleşik hale getirerek eğitimi eğitişime dönüştürmektedir. Bütün bunlara, kurumların ortaklaşa açtıkları lisansüstü eğitim uygulamaları, lisans düzeyi eğitim ve öğretimde çift anadal, yan anadal gibi uygulamalar da aynı şekilde eğitişimi zorunlu hale getiren faktörler olmuştur.
5. Düne kadar meslek edindirme olarak kullanılan “halk eğitim” sistemlerinin bu gün için sadece meslek edindirmeyle kalmayıp “bilinçlendirme” ve/veya “rehabilitasyon” anlamlarına da gelmeye başlaması.
6. Eğitimin geleceğinin ve geleceğin eğitiminin kimsenin kestiremeyeceği şekilde yeni teknik ve yaklaşımlarla destekleme mecburiyetinin doğması.
7. Genel teknolojik gelişmelerin de dolaylı etkisiyle klasik anlamda “eğitim”, “öğretim”, “öğretmen/eğitimci” ve “öğrenci/öğrenen” sözcüklerinin anlamlarındaki önemli ölçüdeki kaymalar.Bu maddeleri biraz daha artırabiliriz. Bu maddeleri ayrı ayrı açıklamak ve irdelemek gerekir. Her zamanki gibi bu konuya kavramsal bazda ilk ışık tutan ben olayım dedim.
Bu makalemle yel değirmenleriyle savaşmadığımı, sadece ve sadece on yirmi yıl sonrayı yordamlayarak sistem öngördüğümü ifade edebilirim. Benden kıvılcımı çaktırması, bundan sonra ateşi yakacak eğitim gönüllüleri elbette ki olacaktır. Hatta belki de bu makalemi okur okumaz bir başka eğitimci, daha önce hiç ele alınmamış bir başka konuya eğilecektir.
Adaşım, Prof.Dr. Ahmet İnam bu konuyu ilk kez dillendirdiğinde ben çoktan bu kavramı kullanıyordum. Ama maalesef ki her hangi bir yazıma konu yapmamıştım. Ama kavramı ilk kullanan varsın Profesör Ahmet İNAM olsun, ben en azından kullananların öncülerinden birisi olayım bu da yeter.