"Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları)" adıyla yayınlanmıştı, Ocak 2013- Mart 2015 İmralı Görüşmeleri. Yayınlanan görüşmeler, Abdullah Öcalan ve Partililerin konuşmaları. Çok ender Devlet Görevlisinin cümleleri var bu kitapta.
Bu yazımdaki kitap alıntıların tamamı, Süheyla Kaplan'ın paylaşımı. Çalışması, Şubat ayının ilk yarısı, seri halinde Odatv internet sayfasında yayınlandı.
Paris, 9 Ocak 2013. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez öldürülmüştü. Hatırlarsınız. Bu suikastla ilgili ne dediğini bakalım Öcalan'ın: "...Bu Sakineler’in olayında ortada belgeler olmasına rağmen, ben benimle görüşme yapan heyetin bunu hayata geçirdiğine inanmıyorum. Velev ki Erdoğan’ın bu cinayetten haberi, hatta onayı olsun. MİT onayından geçmiş de olabilir. Ama benim görüştüğüm yetkililerin imzaları ve onayı da olsa, belgeleri de olsa, bu onların kararı değildir. Bu tarihi bir tespittir. CIA ve Gladio üzerinden Washington merkezli bir komplodur. Benim tarih bilincim var, derin devlet planı çerçevesinde 60 yıldır herşeyi yapıyorlar. Kendi cumhurbaşkanını, başbakanını bile götüren bir yapı var içeride. Elli tane Hakan Fidan da olsa, Başbakan da olsa bunu önlemeye yeterli değil...."
Bakın Ergenekoncularımız ne teklif etmiş Öcalan'a, daha ilginci kendilerini harcayacak yapı olarak kimi/nereyi işaret etmişler? Neler diyor Öcalan?: "...AKP hiçbir partinin yapamayacağı kadar devletin tüm birimlerini ele geçirmeye çalıştı. Tek farkları oldu, Tayyip darbeye karşı direndi. Ben on iki yıldır burada gladionun çözülmesi için açık çek veriyorum. AKP darbe kendisine yönelmeyinceye kadar bunu fazla fark etmedi. Benimle burada Ergenekoncular, Atilla Uğur vb. Görüştüler. ‘Savaşı devam ettir, biz de çözüm getiririz’ diyorlardı. Onlar gladio bizi harcamadan savaş devam etsin istiyorlardı. O süreçte PKK’yı pasifleştirmekle darbeyi önledim. Atilla iyi bir stratejistti, sanırım Doğu Perinçek’in partisinin Merkez Komitesindedir, ama emin değilim. Bizim şimdi savunduğumuzdan daha ileri bir çözüm öneriyordu...."
Çözüm sürecinde aktif görev alan kamû görevlilerinin 'vatana ihanet' suçu işlediğinden endişeyle, neler dediğini buyrun okuyun Öcalan'ın: "...Sayın yetkili, siz yanlış bir iş yapmıyorsunuz? Devleti şiddetten kurtarıyorsunuz. Ama sizi yargılarlar, buna hak etmiyorsunuz. Sizi görevli gönderdiler değil mi? Ben mi sizi çağırdım? Yaptığımız iş vatana ihanetmiş gibi olmaktan çıkarılmalıdır. Yapılmazsa o zaman paralel devlet devrededir. Beşinci kol faaliyetidir diyeceğiz. Ama Apo buna boyun eğmemiştir. Yanlış anlaşılırsa kıyameti koparırım. Yoksa artık yanıma gelmesinler. Ölüm çıkar, ben çıkmam burdan...."
Öcalan'ın paralel devlet tespit ve endişeleri hep sıcak ve ayakta. Selahattin Demirtaş'ın aktardıklarına istinaden, Devlet Görevlisine hitaben: "...Sayın yetkili, bunu not alın, bu çok önemli. Böylece benim dediklerim belgelenmiş, ispatlanmış oluyor. Bu oyunları engelleyemezseniz, paralel devleti önleyemezsiniz biz süreci nasıl götüreceğiz? Siz de kendinize dikkat edin, benimle görüşen iki kişi sadece sizsiniz. Tedbirinizi alın mutlaka. 82’de paralel devlet bölgeye el koymuş bir defa. İti ite kırdırma politikasını uyguluyorlar. Acımasızca infazlar, işkenceler, domuz bağıyla öldürmeler hep bunun içindi. Sizin koku alma yeteneğiniz yok. Osman Bey hiç kusura bakmasın, koku alma yeteneğiniz olmazsa politika yapamazsınız. Vedat Aydınların, Savaş Buldan’ların öldürülme nedenlerini çözemezdiniz işte...."
2016 Ocak ayında Cumhurbaşkanının ağzından ne duymuştuk?: Leyla Zana'nın kendisiyle görüşme talep ettiğini; kabul edebileceğini de işaret etmişti. Kısa bir süre sonra da vazgeçmişti Cumhurbaşkanı.
Zana'nın randevu talebi, bu talebe önce sıcak bakılması, sonrasında bu beyan ve tutumlarla çelişir şekilde; randevu verilmeyeceğinin söylenmesini; Öcalan'ın daha eski olan 'Zana değerlendirmesini' okuyunca çok net anlıyoruz: "...Leyla’ya deyin ki, Öcalan'la görüşme işi ciddidir. Barzani bile yan üründür. Bizim görüşmelerimiz olmasaydı bugünkü pozisyonlarında olmazlardı. Örgüt işleyişine bağlı kalacak. Bunu kendisiyle konuşun. Bütün hünerlerini Sırrı Bey gibi, Pervin hanım gibi ortaya koyacak. Biz siyasi bir hareketiz. Siyasetle oynarsa canıyla öder. Oyun değildir bu. Danışmanla gelme işi olmaz. Ancak Sırrı Bey gelirse görüşürüz. Kendisine söyleyin, Sırrı Bey bizim fahri Başkanımızdır. O olmazsa olmaz...."
Kapatın gözlerinizi bu yazı bittiğinde, hayalinizde canlandırın:
Öcalan, Devlet Görevlisi, Milletvekilleri, belki sekreterya; Çözüm Süreci masasındalar. Konu Leyla Zana.
Ve Eşbaşkan diyor ki: "...Siyasetle oynarsa canıyla öder..."
Öcalan'ın siyasetiyle, "oynayanlar" aklıma geliyor!
Boylu boyunca yatıyorlar. Kanlar içinde.
Toprak sulanıyor kanlarıyla; ama, doymuyor, doymuyor işte!