Kıymetli dostlarım: İnsanoğlu varoluş sebebinin idrakini bilmeli ve hayata değil hayatın gerçek sahibi olan Allah’a teslim olması ona tutunması ve güvenmesi gerekir
Dünya aleminin bir bir yolculuk anında bir ağacın gölgesinde kalıp bir müddet gölgelenip yoluna devam eden yolcu misali olduğu gerçeğini gözardı etmemeliyiz.
İnsanın dünya üzerinde niyet kurup niyet kurup çok hayaller peşinde olduğunu hep şahit olmuşuzdur
Ama insanlar planlar yaparlar, kader o planı bozuyor ve o plana gülüyor.
İnsanlar kaderin üste bir kader olduğunu unutmamalıdır.
Bazı insanlar yalnızca dünya hayatını esas alan insanların, akılsızca, boş ve marjinal davranışlarına sıkça tanık oluruz.
Bu kişiler zorluk zamanlarında ya da tedavisi zor bir hastalık durumunda, çok çirkin bir cesaret ve imani şuursuzluk örneği sergilerler. İnanan insanlar, kendileri için bir fırsat ya da ibret vesilesi olarak gördükleri olağan dışı olaylar karşısında Allah'a daha fazla sığınırken, bu kişiler, acizliklerini kabullenmez, dünya hayatına bağlılıklarında direnirler. Ölümün yakınlığını hissedip Allah'a yönelmek yerine, "ben güçlüyüm", "bunu yenerim", -haşa- "bu benim kaderim olmamalı, bunu değiştireceğim" gibi akıl dışı sözlerle Allah karşısında ne denli acziye içinde olduklarını unutur, kendi güçleriyle bu durumu değiştirebileceklerini zannederler. Zor zamanlarda bu kişilerin en çok söyledikleri söz de, "hayata tutunmaktır." Oysa hastalık, insanın Allah'a olan duasını ve yakınlığını artırır.
Allah'a tam olarak teslim olmamış kişi, belki hastalığı vesilesiyle güzel özellikler kazanabilir.
Örneğin iyileşme süresi uzadıkça insan, ölümü daha fazla düşünmeye başlar ve gönülden Allah'a yönelerek sağlık vermesi için dua eder. Bu duayı bir kul olaraktan ben binlerce defa yaptım çok şükür hayata yeniden döndüm.Hastalık, müminlerin ibret alarak imanlarının derinleşmesine, Allah'a daha sıkı bağlanmalarına vesile olur. fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşmak, güzel ahlak göstermek için bir imtihandır; Hastalığı da, şifayı da yaratan yalnızca Allah'tır. Allah şifasını kulları aracılığıyla ulaştırmaktadır.
BENDENİZ hastalığım süreci içerisinde buna yaşayarak şahit oldum. Şifa buldum hayata yeniden döndüm elhamdülillah .
Allah hastalığı yaratıyor (Kulları sayesi be aracılığı ile ) doktorlar’ı vesile kılarak kul şifa buluyor.
Allah insanlara hizmeti dokunan doktorlarımızı başımızdan eksik eylemesin
Bir mümin hastalandığında, ardındaki hayır ve hikmeti düşünmeli, ve hastalığı için sabretmeli,hastalığı şükür, ecir kazanma ve Rabb'ine yakınlaşma fırsatı olarak görmelidir. Allah’a olan sevgisini hastalık dahil,O’ndan gelen her şeyden hoşnut olarak çapa sarfederek kanıtlar. Hastalığın getirdiği eksikliği musibet olarak değil, kişinin kendine gelmesi ve ve sonsuz ahireti için rahmet olarak görür. Hemen hemen her gün çevremizde, gazete ve televizyonlarda Allah'ın üzerindeki rahmetini düşünmeyen, sıkıntılarını giderecek tek gücün Yüce Allah olduğunun bilincinde olmayan insanlara rastlarız.
Bu hastalık beni nerden buldu gibi isyankâr sözleri söyleyenler olur,ölebileceğinin farkında olduğu halde imandan yüz çeviren kimselerin örneklerini görürüz. Hatta çok az ömrü kaldığını öğrendiği halde, inançsızlığını vurgulayan ve çirkin bir cesaret sergileyen kişilerle karşılaşırız. Dahası "nasılsa herkes ölecek, ölüm doğal bir olay, önemli olan ölene kadar nasıl yaşadığım" gibi şuursuz sözlerini işitiriz.
Şu ölümlü dünyada son günlerini iyi ve güzel davranışlarda bulunarak geçirmek yerine öfkeyle yaşayan insanlar, ne denli büyük bir kayba uğrayacaklarını düşünmezler.Bazı insanların, "öleceğini bildiği halde ne kadar cesur ve hayata bağlı" demeleri için gösterdikleri çabanın "boşa bir çaba" olduğunu kendileri bile anlayamazlar. Oysa bir daha asla geri dönemeyecekleri dünya hayatındaki tüm çabaları, onları, asla geriye dönüşü olmayan sonsuz pişmanlığa sürükleyecektir. Ölüm ve ahiret konusunda kendince cesaret örneği olan meydan okumaları, insanı güçlü bir insan haline getirmeyecektir. İsyan da etse Allah'ın kulu olduğu gerçeğini değiştiremeyecek, Allah'ın dilediği an ölüm onu bulacaktır. Gösterdiği kibir ve enaniyetini yaşayacak, ahirette tüm bu çirkin davranışları ona "yürek acısı" olacaktır. Ki o acı, dünyada yaşadığı acıların yanında kıyas bile edilemeyecek şiddette bir acıdır. Benim ve bütün insanların yaşadığı hastalık insanın, Allah'ın sonsuz merhametine sığınıp bağışlanma dilemesi ve tevbe etmesi için özel yaratılan fırsatlardır. Ancak yaptığı seçim iman değil isyan olan kişi, ahirette yaşayacağı sonsuz acıları göz ardı etmemelidir. Bazı kişiler de Allah’ın karşısındaki acziyetlerini görmezden gelerek, ölümü ve ahireti kendilerince hafife alırlar.
Dünyada GARUNCA yaşadıkları hayatı öbür alemde de sürdürebileceklerini düşünürler.
En güzel yerdeki en güzel mezarı satın alır, öldükten sonra en iyi yerde olacaklarını düşünürler. Hatta güzel manzaralı mezarlarıyla insanlara gösteriş yaparlar. Kimi insanlar da ölmeden önce cenaze törenlerinin nasıl muhteşem olması gerektiğiyle ilgili vasiyetlerde bulunurlar.
Oysa ki; İnsanın mezarının konumunun ya da cenaze töreninin ihtişamının, ne kendisi ne de gösteriş yaptığı insanlar için hiç bir önemi yoktur. Kendisiyle birlikte gidecek olan, "İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. (Kıyamet Suresi, 13) ayetiyle bildirildiği üzere dünya hayatındaki iyi ve kötü amellerive erteledikleridir. Onu gerçek muhteşem hayata kavuşturacak olan ise yalnızca Allah'ın hoşnutluğu için yaptıklarıdır. Allah, bu kişileri, sözlerini ve davranışlarını bir hikmet üzere yaratır. Kendisine aşkla ve içten derin bir saygı ile bağlı olan samimi kullarına, imansızlığın insanı ne denli ürkütücü bir hale getirdiğini böyle örneklerle gösterir. Müminler, bu olayları ve insanları ibret vesilesi olarak görür, daha şuurlu ve derin imanlı insanlar haline gelirler. Kur'an, bu kimseleri, henüz yaşıyorken ve zaman varken iman etmeleri için, "Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbiniz'e yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Rabbiniz'den, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel.(Zümer Suresi, 54-55) ayetiyle, ahiretteki sonsuz azabına karşı uyarır. Söz ettiğimiz insan karakterlerine, hemen her gün ve dünyanın her yerinde rastlayabiliriz. Ancak uyarıları göz ardı eden, Allah'a tutunmak yerine "hayata tutunan" bu enaniyetli kişiler için sonsuz azap mekanı, ahiretteki son durak olacaktır. Allah kur’anda bu kişiler için şöyle buyurmaktadır:”Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.(Nebe Suresi, 40)
Hastalığım süreç içerisinde, bana destek olan, gerek siyasi, gerekse Akraba dost ve kardeşlerimin hepsine minnettarım Allah onlardan razı olsun.
Allah’ım bizlere dünya ve ahireti kazanmak için nimet olarak vermiş olduğu ömr’ü rızana uygun bir şekilde yaşamayı bizlere nasip eyle. Allah’ım emanetin olan bu canı sana son nefeste imanla ihlasla teslim etmeyi bizlere nasip eyle
Hepinize hayırlı ramazanlar hayırlı iftarlar selamlar. Hayatın sahibi
İlahiyat yazar Hüseyin DENİZ