Şefaat:Günahkarların affı için aracılık Edip onları kurtarmak için Allah’a yalvarmaktır.
Peki bu konuda Kur’an-ı kerim’e bir göz atalım: “De ki:”Şeaat bütünüyle Allah’ındır, gökleri yerim mutlak mülkiyeti ve hakimiyeti yalnız ona aittir. Şu anda hesap vermek üzere O’nun huzuruna döndürüleceksiniz(Zümer 44)
Evet, şefaat haktır. Birçok âyet ve hadîste şefaatten bahsedilmekte ve böylece onun hakkaniyeti dile getirilmektedir. Yeri geldikçe bu âyet ve hadîsleri zikredeceğiz. Biz şimdi önce, sorunun ikinci şıkkı olan “Kimler ne ölçüde şefaat edebilirler?”
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim Kerim’de bakara Suresi 255’te
“O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? diye duymaktadır. Ama Rabbimin müsadesi ile Peygamberler, evliyâ, asfiyâ ve şehitler -derecelerine göre- Cenab-ı Hakk’ın onlara bahşettiği seviyede şefaat edebilirler ve edeceklerdir. Peygamber sallallahu efendimiz şefaatin ahirete bırakmıştır ona da şefaatı UZMÂ denir.
İnsan insana şefaatçi olur mu?
Peygamber Efendimiz'in "şefaat-i uzmâ"sı dışında, Miller’in birbirlerine şefaatçi olmaları da mevzubahis‘tir. Nitekim bir defasında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: "‒Ümmetimden bir kişinin şefaatiyle Temîm Oğulları Kabîlesi'nden daha çok kişi Cennet'e girecektir
Zaten, bütün şefaatler ancak Cenab-ı Hakk’ın izni ve koyduğu ölçü nispetinde olacaktır ki “İzni olmadan katında hiçbir kimse şefaat edemez.”Bakara suresinin 255.ayetinin mealindeki âyet de bize bunu anlatmaktadır.“O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez,Şefaatı bir torpil,hakkı olmadığı halde,bir başkası tarafından ona verilen haklar olarak alırsanız,anlarsanız,bunun islamda asla yeri. olmadığını görürsünüz.
Allah işte bu anlayışı kasdederek,"şefaatın tamamı Allah'a aittir" der.
Hemen arkasından ilave ederek,şefaat kelimesiyle ne anlamamız gerektiğine de vurgu yapmak için,"Allah'ın izin verdikleri hariç..." der.
Yani şefaat bir kayırma,torpil,hakkı olmayanı elde etmek için,Allah ile arasına birilerinin girmesi,konması anlamı çıkmaz.
Allah yapacağı şeyleri,ya insanlar,ya cinler,ya da melekler aracılığıyla yapar.Allah bir kuluna yardım edeceği zaman,ona başka bir kulunu,bir cinini,ya da bir meleğini göndererek bu yardımı yapar.İşte buna şefaat,yani yardım etme denir.Şefaat sadece ahirette değil,bu dünyada da olur.Bu dünyada bu sayılan 3 grupla (insan-cin-melek) yapılırken,ahirette bu işi sadece melekler yapar.Zira insanlar ve cinler orada,hesap gününde dünyada yaptıklarının hesabını vermekle meşguldürler.Melekler ise hesap vermezler.Zira onlar imtihana tabi değillerdir.Onlar sadece Allah'ın emirlerini eksiksiz yerine getirmekle görevlendirilmiş ve bu amaçla yaratılmışlardır.
Yani ahiretteki şefaat Allah'ın ikramda bulunacağı kullarına, görevli melekler aracılığıyla yaptığı yardımın adıdır.
Dolayısıyla şefaatın tamamı bu manada sadece Allah'a ait olmuş oluyor.Bazıları hariç derken,bu şefaatın,yani yardım veya ikramın da bazı görevli melekler aracılığıyla cennetlik olanlara yapılmasını anlatır.Şefaati inkâr çok yanlıştır. Allahü teâlâ, merhametinin çokluğundan dolayı şefaat etme yetkisi veriyor. Üç âyet-i kerime meali:” rahman olan Allah‘ın nesine söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.(Meryem 87)
Bu âyette, Allahü teâlânın izin verdikleri şefaat edecek başkaları edemez diye açıkça bildiriliyor.Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imamı Azam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve sâlihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu.(Fıkh-ı ekber)
Şefaat istemeye şirk demek, İslam düşmanlarının bir iftirasıdır. Bir hadis-i şerif:”Kıyamette ilk şefaat eden ben olacağım.diye buymuşlardır.(Müslim)
Ey yüce Rabbim: insanlığın aciz kaldı, birbirinden kaçtığı, güneşin insanın tepesine vurdugu anda,terden ve sıkıntıdan ciptir,ciptir terlediğinde o günde peygamberimizin LİVÂÜ'l-HAMD sancağı altında toplamayı bizlere nasip eyle Yarab…
İlahiyatçı Yazar Hüseyin DENİZ