Her yerde, her konuşmanda Mısır var, Suriye var!
 
Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da kanlı bir projenin peşine düştünüz.
 
Daha özgür, daha adil bir yaşam isteyen insanların umutları ile oynayarak, onları aldattınız;  kan ve gözyaşı getirdiniz.
 
Irak’ta ABD işgali ile 1.5 milyon insanın boğazlanması, her yaştan on binerce kadın ve erkeğe tecavüz edilmesi, işkenceden geçirilmesi, milyonlarca insanın mülteci konumuna düşürülmesi, ülkenin kaynaklarının yağmalanması, koca ülkenin fiili olarak bölünmesi, her gün bombalama, sabotaj ve saldırılarla onlarca insanın öldüğü bir kan deryası yaratılmasını desteklediniz.
 
Libya’da, Arap dünyasının  tek başı dik, zengin kaynaklarını Arap halklarını sömüren bir avuç egemen  gibi kendi çıkarı için  değil halkı için kullanan, küresel zorbalara boyun eğmeyen Kaddafi yönetiminin devrilmesine destek verdiniz. Bir gecede 7 bin 500 sorti ile Trablus’da görülmemiş katliam yapılır, NATO’nun katil timleri ve paralı çeteler terör estirir, ülkenin başkanı elinde silah vatan savunması yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin  gemilerini bu vahşette nöbet tutsun diye gönderdiniz.
 
Suriye’de, Arap dünyasının en önde, İslam dünyasının ikinci modern ülkesine karşı girişilen yıkım operasyonunda baş rollerden birini kaptınız.  ABD, İsrail ve Batı çıkarlarına eyvallah demesi için içten yıkıma giriştiğiniz. Paralı askerler,  çete ve terör örgütlerini her açıdan destekleyerek, onlara lojistik destek ve silah sağlayarak Suriye’nin uzun, kanlı ve kirli bir iş savaşa sürüklenmesinde önderlik yaptınız. Şimdi oraya topyekün bir askeri saldırı için kimyasal oyunlar tezgahlanıyor. Siz, katil çetelerin katliamlarını açıkça destekliyorsunuz.  Yarattığınız cehennemi, daha çok kan ve savaş için pazarlıyorsunuz!
 
Mısır’da darbe ile gelen darbe ile gitti. Mısır’ın gerçek özgürlük meydanı olan Tahrir’de giderek olgunlaşan devrimi önlemeyi de amaçlayan askeri yönetimin gelmesinde sizin de payınız var.  Özgürlük ve demokrasi vaadiyle iktidara gelip, hızla bir dinci baskı rejimi kurma çabası içine giren Mursi yönetimine verdiğiniz taktikler, bu günkü kaosun ortaya çıkmasına önemli rol oynadı.
 
Küresel zorbaların çıkarlarına boyun eğmeyen Şii koalisyona karşı, Batı çıkarlarının savunucusu Sünni ittifakın oluşması için onca çaba harcadınız.
 
Dünya ya da İslam alemi için hiç demokrasi kaygınız olmadı. Varsa yoksa dinci örgüt ve nihai hedeflerinin hamisi oldunuz.
 
Güçlünün-zorbanın yanında olarak bu amaçlarınızı gerçekleştirebileceğinizi sandınız. Karar ve uygulamalarınızla İslam dünyasını, ABD, İsrail ve batının askeri, taşeronu, silahlı militanı haline getirdiniz.
 ***
Dünyada çatışma bölgelerinin hep İslam coğrafyası içinde bulunması bir rastlantı mı?
 
Elbet de değil. Çünkü proje,  İslam coğrafyasını denetim altına alma, zayıflatma, birbirine kırdırma; böylece küresel patronların, eli kanlı zorbaların iktidarını devamlı kılma, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın kaynaklarını batı çıkarları için kullanmayı amaçlıyor.
 
Ve siz, isteyerek ya da istemeyerek  bu alçakça oyunun, bu senaryonun bir parçası oldunuz!
 
ABD ve İsrail’in yazdığı senaryonun, ‘’hem kızarım hem yaparım’’ diyen taşeronuna dönüştünüz.
 ***
Televizyon ekranlarında, kürsülerde ağlıyorsunuz!
 
Ülkenizde muhaliflerinize, sizi eleştirenlere, desteklemeyenlere karşı acımasız ve merhametsizsiniz. Devlet terörü ile insanlarınızın öldürülmesine alkış tutabiliyorsunuz.
 
Ama, arka planında sizin de sorumluluğunuzun bulunduğu olaylardaki kurbanlara ağıtlar yakarak, mağdur görüntüsüne inanmamızı bekliyorsunuz.
 
Kızınız, sabah haberlerinde Mısır’da 17 yaşındaki Esma’nın öldürülmesine başbakan babasının nasıl ağladığını anlatıyor. Hemen arkasından bir televizyon programı.  Fonda müzik, ön planda duygusal bir mektup ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ağlıyor.
 
Ağlamak insani bir şey tabi.
 
Ama bu açık bir mizansen; sanki, çok dramatik bu olayın siyasal bir ranta çevrilmesi için hazırlanmış bir senaryo!
 
Neden ağlıyor Başbakan?
 
İnsani bir duyarlılıkla mı, yoksa bütün bu kan gölünün oluşmasında duyduğu vicdani zorlamadan mı?
 
Ne yaparsan yap, Mısır, Suriye ve İslam coğrafyasının ABD ve Batı çıkarları için dönüştürülmesindeki ağır sorumluluğundan kurtulamayacaksınız. Orada ölen her insanın vebali size de  gelecek!
 
İster yaşarken, ister mahşerde, hesaplar ortaya dökülecek!
 
Hiç boşuna ağlama, sen de suçlusun!
 ALINTI; A.Ş.M.M.OĞ.

Her yerde, her konuşmanda Mısır var,Suriye var! 

Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da kanlı bir projenin peşine düştünüz. 

Daha özgür, daha adil bir yaşam isteyen insanların umutları ile oynayarak, onları aldattınız;  kan ve gözyaşı getirdiniz. 

Irak’ta ABD işgali ile 1.5 milyon insanın boğazlanması, her yaştan on binerce kadın ve erkeğe tecavüz edilmesi, işkenceden geçirilmesi, milyonlarca insanın mülteci konumuna düşürülmesi, ülkenin kaynaklarının yağmalanması, koca ülkenin fiili olarak bölünmesi, her gün bombalama, sabotaj ve saldırılarla onlarca insanın öldüğü bir kan deryası yaratılmasını desteklediniz. 

Libya’da, Arap dünyasının  tek başı dik, zengin kaynaklarını Arap halklarını sömüren bir avuç egemen  gibi kendi çıkarı için  değil halkı için kullanan, küresel zorbalara boyun eğmeyen Kaddafi yönetiminin devrilmesine destek verdiniz. Bir gecede 7 bin 500 sorti ile Trablus’da görülmemiş katliam yapılır, NATO’nun katil timleri ve paralı çeteler terör estirir, ülkenin başkanı elinde silah vatan savunması yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin  gemilerini bu vahşette nöbet tutsun diye gönderdiniz.

 Suriye’de, Arap dünyasının en önde, İslam dünyasının ikinci modern ülkesine karşı girişilen yıkım operasyonunda baş rollerden birini kaptınız.  

ABD, İsrail ve Batı çıkarlarına eyvallah demesi için içten yıkıma giriştiğiniz. Paralı askerler,  çete ve terör örgütlerini her açıdan destekleyerek, onlara lojistik destek ve silah sağlayarak Suriye’nin uzun, kanlı ve kirli bir iş savaşa sürüklenmesinde önderlik yaptınız. Şimdi oraya topyekün bir askeri saldırı için kimyasal oyunlar tezgahlanıyor. Siz, katil çetelerin katliamlarını açıkça destekliyorsunuz.

 Yarattığınız cehennemi, daha çok kan ve savaş için pazarlıyorsunuz! 

Mısır’da darbe ile gelen darbe ile gitti. Mısır’ın gerçek özgürlük meydanı olan Tahrir’de giderek olgunlaşan devrimi önlemeyi de amaçlayan askeri yönetimin gelmesinde sizin de payınız var.  Özgürlük ve demokrasi vaadiyle iktidara gelip, hızla bir dinci baskı rejimi kurma çabası içine giren Mursi yönetimine verdiğiniz taktikler, bu günkü kaosun ortaya çıkmasına önemli rol oynadı.

Küresel zorbaların çıkarlarına boyun eğmeyen Şii koalisyona karşı, Batı çıkarlarının savunucusu Sünni ittifakın oluşması için onca çaba harcadınız. 

Dünya ya da İslam alemi için hiç demokrasi kaygınız olmadı. Varsa yoksa dinci örgüt ve nihai hedeflerinin hamisi oldunuz. 

Güçlünün-zorbanın yanında olarak bu amaçlarınızı gerçekleştirebileceğinizi sandınız. Karar ve uygulamalarınızla İslam dünyasını, ABD, İsrail ve batının askeri, taşeronu, silahlı militanı haline getirdiniz.

***Dünyada çatışma bölgelerinin hep İslam coğrafyası içinde bulunması bir rastlantı mı? 

Elbet de değil. Çünkü proje,  İslam coğrafyasını denetim altına alma, zayıflatma, birbirine kırdırma; böylece küresel patronların, eli kanlı zorbaların iktidarını devamlı kılma, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın kaynaklarını batı çıkarları için kullanmayı amaçlıyor.

Ve siz, isteyerek ya da istemeyerek  bu alçakça oyunun, bu senaryonun bir parçası oldunuz! 

ABD ve İsrail’in yazdığı senaryonun, ‘’hem kızarım hem yaparım’’ diyen taşeronuna dönüştünüz.

***Televizyon ekranlarında, kürsülerde ağlıyorsunuz! 

Ülkenizde muhaliflerinize, sizi eleştirenlere, desteklemeyenlere karşı acımasız ve merhametsizsiniz. Devlet terörü ile insanlarınızın öldürülmesine alkış tutabiliyorsunuz. 

Ama, arka planında sizin de sorumluluğunuzun bulunduğu olaylardaki kurbanlara ağıtlar yakarak, mağdur görüntüsüne inanmamızı bekliyorsunuz.

Kızınız, sabah haberlerinde Mısır’da 17 yaşındaki Esma’nın öldürülmesine başbakan babasının nasıl ağladığını anlatıyor. Hemen arkasından bir televizyon programı.  Fonda müzik, ön planda duygusal bir mektup ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ağlıyor. 

Ağlamak insani bir şey tabi. 

Ama bu açık bir mizansen; sanki, çok dramatik bu olayın siyasal bir ranta çevrilmesi için hazırlanmış bir senaryo!

Neden ağlıyor Başbakan? 

İnsani bir duyarlılıkla mı, yoksa bütün bu kan gölünün oluşmasında duyduğu vicdani zorlamadan mı? 

Ne yaparsan yap, Mısır, Suriye ve İslam coğrafyasının ABD ve Batı çıkarları için dönüştürülmesindeki ağır sorumluluğundan kurtulamayacaksınız. Orada ölen her insanın vebali size de  gelecek! 

İster yaşarken, ister mahşerde, hesaplar ortaya dökülecek!

 Hiç boşuna ağlama, sen de suçlusun!

 ALINTI; A.Ş.M.M.OĞ.