Benim kıymetli dostlarım! Bugün sizlere çok hassas bir konu üzerinde duracağım.

Kıymetli kardeşlerim! Bir insan olarak kendini bilen herkes kendi yaşantısını ve hayatını gözden geçirmelidir.Hayatının muhasebesini yapmalı ve en önemlisi empati yapmanlardan olmalıdır.

Hepimiz imtihan için bu dünyaya gönderilmiş kullarız. Elbetteki günahı hatası ve kabahatı olan şnsanlarız.

İşte bu hata ,kabahat ve kusurlara aynı zamanda gübahlardan kurtulmaya vesile olan biz kullarına indadına yetişen,Mübarek Üçaylar içindeyiz!

Recep ayını geride bıraktık, Şaban ayındayız Ramazanın müjdecisi ve habercisi olan  Lavan ayının 15.ci gecesiindeki Berat kandilini hep beraber idrak ettik ve yaşadık elhamdülillah.

Günahlardan kurtulma,beratını alma gecesi olduğundan hep beraber tövbe ettik ibadetler de bulunduk.Rabbimizden dilek diledik inşallah beratını alan günahlardan kurtulan kullardan olmuşuzdur.

Cenabı Allah Kur’an’da mahalle şöyle buyurur:

Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah´a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar(Tahrim ayet 8)

Sevgili peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır günahına tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir. Bu ne güzel bir müjdedir ,

İnsan kendinin Rabbine karşı günahkara meyilli ve isyankar olduğunu bilmelidir.

Yine o kişi sütten çıkmış ak kaşık değildir nihayetinde hata ve isyankar hata ve isyankar bir bir kul dur Herkes gibi affedilmesi için affa,mağfirete ihtiyacı olduğunu hatırlamalıdır.

Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı...

Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar.

Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi;

--"Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.."

İmparator dudak büker;

--"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;

--"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."

İmparator kahkaha atarak;

--"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi.

Yoksul adam;

--"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım...

Bu tohumu ancak;

Ömründe hiç çalmamış,

Başkalarına hiç haksızlık yapmamış, Yalan söylememiş,

biri ekebilir.

Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür.

Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.."

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;

--"Ben İmparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi..

Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti.

--"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinedar başı eksin.."

Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.

Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

--"Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi.

Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..

Sonra da gülerek;

--"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter.." dedi.

Demekki!

Herkes haddini bilecek ve Kendisinin de bir günahkar kul olduğunu ,Karşındaki insanlara sen şöylesin sen böylesin diyerek ahkam kesmemelidir.

İnsan kendi hesabının Rabbi tarafından yapılmadan,kendi hesabını bir an önce yapanlardan olmaya gayret gösterecek.

günah her zaman günahtır. Ben küçük günah işliyorum diyenlere cevaben su misali vermek isteriz

Bir gün Malik bin Dinar hazretleri yolda giderken toprakla oynayan, kâh gülüp kâh ağlayan bir çocuk görür. Çocuğa selam vermeyi düşünürken, nefsi mani olmaya çalışır. Ama Peygamber efendimizin küçüklere de selam verdiğini düşünür;

- Selamün aleyküm ey çocuk.

- Aleyküm selam ey Malik.

- Beni nereden tanıyorsun?

- Kâlu beladan.

- Niçin toprakla oynuyorsun?

- Onunla hemhal olmak için, çünkü ondan geldik, onda yaşıyoruz, tekrar ona gireceğiz.

- Nefis ile akıl arasındaki fark nedir?

- Nefsin seni selam vermekten engelleyendir, aklın ise seni selam vermeye teşvik edendir.

- Neden bazen ağlayıp bazen gülüyorsun?

- Toprağın üstündeki hayallerime gülerim.

Toprağın altında başıma geleceklere ağlarım.

- Sen küçüksün, ne günahın var ki ağlarsın?

- Öyle deme, ben annemin büyük odunları küçük odunlarla tutuşturduğunu gördüm...

Peki günümüzde şimdi kendini sütten çıkmış ak kaşık görenlere sormak istiyorum? bunca günahlarınişleyen bizler , bu günah yıllarıyla şimdi sormak istiyorum bu tohumu ben ekerim diyen günahkar olmayan temiz kimse var mı dersiniz?*

Benim aziz ve kıymetli takipçilerim! Sözlerime son verirken sizlere şu  tizelerle son vermek istiyorum! Önce süte su karıştı,Sonra söze yalan,işin en kötüsü mide doldu hep haram.

İşte bu insanlık böyle bozuldu Allahım bizleri haramdan yalandan talandan günahlardan muhafaza eyle...

Hepinize saygılar,sevgiler,selamlar....