Ak parti hükümeti ve yandaşları bugüne kadar, yaptığı ve yapamadığı her iş için bir mazeret uydurdu. Başarısızlıklarını kamufle etmeye çalıştı. Ama artık gitmiyor. Gitmediği de sayın başbakan ve ekibinin hırçınlığından anlaşılıyor.
Türkiye de bir Kürt sorunu var dediler, sorunu çözeceğiz dediler, hatta bununla ilgili MİT müsteşarlığını Oslo da, İmralı da PKK militanlarıyla görüştürdüler ama çözülemedi.
İtibar yerle bir edildi hatta ilk zamanlarda Kürt sorununun çözülesine Ordu izin vermiyor dendi. Ordu da pasifize edilmesine rağmen sorun artarak devam ediyor.
Yargı çalışmalarımıza olanak vermiyor, üzerimize geliyorlar dediler hatta daha da ileri giderek ellerini zayıflatmaktan bahsettiler. Yargıyı da çepeçevre kuşattılar ama sorunlar çözülemedi.
Derin devlet iktidar olmamızı istemiyor, iktidarımızı güçsüzleştirmeye çalışıyor dediler hatta altımızı oyuyor dediler, suçlu suçsuz insanlar zindana tıktılar ama devletin işleri sağlıklı bir şekilde gitmiyor.Hükümet olduk ama iktidar olamadık dediler, iktidar olmanın reçetesini yazdılar ama bir türlü iktidar olmayı beceremediler.
Aslını ararsanız bu mazeretlerin temeli çürük olması etüdüyle herhangi bir geçerliliği de yoktu. Çünkü;
AKP, tek parti iktidarlığına devletin bütün kesimlerinde kayıtsız koşulsuz egemen kıldı.
Bürokrasiye hakimdiler.
Cumhurbaşkanlık makamı onay makamına dönüştürüldü. Çünkü başında tarafsız kalmayı beceremeyen bir AKP li vardı.Güvenlik güçleri pasifize edildi, korkak bir tutum içerisine sokuldu, buna istinaden istihbarat örgütlerine istenilen her şey yaptırıldı ve denetim altına alındı.
Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat davalarında muhalifler politikacılar medya yazarlara gözdağı verildi. Etkinlikleri kaybettirildi.
Üniversiteler araştırma ve geliştirme hak dursun rektörlük seçimlerinde bile dalavere ve oyunlara gebe kaldı.
Sindirilemeyen müteşebbis medya patronları özel kesim vergi cezalarıyla hizaya sokuldu.12 Eylül 2010 referandumuyla yargıya ve TSK ya büyük darbeler indirildi.
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN sert ve cezalandırıcı uslubuyla önüne gelen herkese gözdağı verdi. Bununla ilgili olarak çeşitli endişeler duyan çevreler sus pus oldular. Patronlar, medya yeni oluşuma uyum sağladılar. Yeni oluşumu içine sindiremeyen bazı komutanlar istifa ettiler. Yargı Denizfeneri davasında olduğu gibi direncin gösteremedi direnç gösterenler de ya sürüldüler ya bertaraf edildiler.
Ülke gündeminde terör olayları bitmek bilmez hal aldı. Uludere olayı başı bozuk bir hal almaya başladı.
Kim haklı kim haksız, kim emir aldı kim emir verdi, ne olduğu bilinmeyen bir denklem halini aldı.
Ekonomi çok iyi dendi, Çinden sonra en büyük ekonomiye sahibiz dendi ancak gelinen noktada memura 5+5 verilemedi.
Değerli okurlarım AKP nin ve başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ın bir mazereti kalmadı. Tek başına iktidar olmak kolay bir iş değil. Ülke gündemi yüklü. Kadınların sezeryanıyla, kürtajıyla ilgilenilecek zamanda değiliz. Ortada önemli sorunlar var. Şike, teşvik, terör, başarısızlık, ekonomi ve eğitim eşitsizliği vs.. sorunlar yığıntı halinde önümüzde duruyor. Bunlar çözülmelidir.
Son söz olarak, “AKP iktidarı bu diyarda istediği gibi at koşturuyorsa bunun mübessili CHP dir. Bu başarısız iktidar yerinde duruyorsa CHP nin muhalefet yapamaması sebebindendir. Hal böyleyken daha dirençli, daha düşünceli muhalefet yapılması gerekir. AKP de olmadığı gibi diğer partilerden de Kürt sorununu çözecek projeleri göremedim. Gören varsa bana bildirsin bende buradan paylaşayım.”
Günün sözü: İNSANLIĞIN BAŞINA NE GELDİYSE EŞİTLİK OLMAMASI YÜZÜNDEN GELİR…