Sevgili okurlar, tüm dünyada bir dram yaşanıyor. Birileri eziyor birileri eziliyor, birileri yukarıda yaşıyor, birileri de aşağıda yaşıyor. Aç olanlar, tok olanlar, malı hamutuyla götürenler, zeytin tanesini bulamayanlar. Savaş çığırtkanlığı yaparak silah satan tüccarlar, tüm zayıflıklarına rağmen oyuna alet olan garipler.

Neden dünyayı kirletiyoruz, neden birbirimize acımıyoruz, bu kin bu nefret neden!!!

Kimyasalların yok ettiği ozon tabakaları, insan eliyle buzulların yok olması neden!

Savaşların kazananı var mı acaba? Doğanın dengesinin kaybolması neden, kime ne kazandırır ki..

Bu öfke, bu acımasızlık, bu kin neden…

Sevgili okurlar, zaman zaman televizyonlarda görüyorsunuzdur, Afrika’nın balta girmeyen ormanlarında yerliler yani zenciler yaşar. Bunların hayatı göçebe olarak devam eder. Irkları siyahtır.

Soracaksınız, halen ırk ayrımı var mı, zenci beyaz ayrımı var mı?

Ama safari gezilerinde geziyi düzenleyen turizm şirketleri zencilerle konuşmayın, zencilere para ve yiyecek vermeyin diye ikaz eden broşürler dağıtmaktadırlar.

Bu broşürü görünce şaşırdım. Şaşırmamak elde mi! Siyah Allah’ ın kulu değil mi, beyaz olmanın ayrıcalığı nedir ki…

Sevgili dostlar, ne yazık ki insan eliyle hayatımızı idame ettirdiğimiz dünyayı yok etmekteyiz. Doğayı katleden, insanlar arasında ayrım yapan, ekonomik sınıflara bölen, siyasal ayrımcılık yapan, dil, din, ırk ayrımı yapan bizi insanlar dünyayı da yavaş yavaş yok etmek üzereyiz.

Hızla geleceğimizi tüketiyoruz.

Safari gezilerinde çeşitti canlı etniklerini kafeslerin içine koyup acımasız Afrika topraklarında kaplanların ve aslanların ağzına atıyoruz ve bundan vahşice bir zevk alıyoruz.  

Tabii olarak bir taraftan bu tür faaliyetlerin karşısında olanlar var. Ancak bunların mücadelesini anlayan yok, kalaya alan yok. Her ne zaman kendimizi, çevremizi ve dünyamızı düşüneceğiz çıkış yolunu o zaman bulabiliriz. Yoksa dünyamızın patlaması, sona ermesi önümüzde ki yüz yıl içinde olması muhakkaktır.