Son yıllarda mali olarak Türkiye'deki Anadolu Kulüpleriyle ortak kadere sahip olan Orduspor, beklediği manevi desteği de alamayınca göz göre göre Bölgesel Amatör Lig'e itilmişti. 3 sezondur spor kamuoyunun tabiri ile altyapı sporcuları ile mücadele etmek zorunda kalan Orduspor'un, ne kadar kötü şartlarda olursa olsun Süper Lig kalitesinde tesisleri, takımla özdeşleşmiş 19 Eylül mabedi ve takımı ayakta tutmaya çalışan altyapı futbolcuları vardı.
'Orduspor kendi tesislerinde sezonu açtı' manşeti artık tarih oldu. Orduspor'un ne kendi tesisi, ne mabedi ne de altyapıdan yetişen ve artık genç olmayan futbolcuları kaldı. Tesislerden atılarak çıkartılan Orduspor'un Avrupa Kupası maçlarını oynadığı, şampiyonluklar kazandığı 19 Eylül Stadyumu'nun önceliği de şampiyonlukta ön saflarda yer alan yöneticilerin Ordu Büyükşehir Belediyesiyle birlikte hayata geçirdiği bir proje olan TFF 3.Lig temsilcisine verildi.
Şehrin tüm siyasetçileri, belediye başkanları ve milletvekilleri şunu iyi biliyor ki Orduspor bir markadır. İktidar partinin en büyük oyunu olan 'ben yaptımcılık' ile kurdukları maddi gücü yüksek olan takımlarını Orduspor'un renkleri hatta ismiyle pazarlama peşindeler. Geçen sezondan beri bütün Ordu'ya 'Herşey Ordu için' hikayesiyle kurdukları takımı Ordu şehrinin tanıtımı için üst liglere çıkarmak istediklerini anlatmaya çalışıyorlar. Ancak Ordu için futboldan daha önemli meseleyi atlamamak lazım. 'Herşey Ordu için' olsaydı eğer Dünya fındık üretiminin %65'ini karşılayan Türkiye'de %32 ile en çok fındık dikim alanı olan Ordu'da yetkililer 10 TL olarak belirlenen fındık fiyatına sessiz kalmazdı !
Sözün özü, Orduspor ne şartlarda olursa olsun gerek sahada mücadele eden futbolcusu, gerek tribünde az sayıda olan taraftarı, gerekse yöneticileri her zaman daha fazla saygıyı hak eden taraf olacak.