Masalların çoğunda bir enteresanlık var. Hatta belki de hepsinde.

   Külkedisi mesela…

Masalı okurken veya dinlerken, Külkedisi’nin özgüven eksikliği, hatta ve hatta psikolojik sorunlara varıncaya kadar yol alan bozuk bir ruhsal yapısı olduğunu görüyorum. Gözümde o canlanıyor yani. Sanki masalı okuyan bütün kızların dağlardan tepelerden, ovalardan derelerden aşıp gelen, onlarca felakete göğüs geren prenslerine karşı biraz boynu bükük durması, üvey kız kardeşlerin şerrini hemen kabullenmesi ve yarı deli hayvanlarla bir an önce arkadaşlık kurması bekleniyormuş gibi düş gücü epey sorunlu bir alt metni var gibi görünüyor gözüme.

   Böyle düşünmemin nedeni ne peki?

   Hemen şöyle bir sıralayıvereyim:

   Öncelikle Külkedisi, üvey annesi ve kız kardeşlerine hizmet etmekten zevk duyuyormuş gibi davranıyor mu diye bir düşünmek gerekir. Yoksa gizli saklı köşelerde, duyduğu hicabı saklamanın ve dışarı vurmamanın bir yolunu bulmuş olup olamayacağına bakmak gerekir. Neticede üvey anne ve kız kardeşlerinin eve kapattığı bir genç kızın dışarı çıkmak için çıldırması, baloda prensle dans ederken evde başından geçen türlü çeşit felaketi, çektiği eziyetleri kulağına fısıldayıp onu uzak diyarlara götürmesini istemesi gerekir. En azından bunu usundan geçirmesi gerekir. Dilemesi. Böylesi beklenir ve bence sanki doğru olan da budur. Başından sonuna kadar çektiği eziyet halatının ucunu orada ele geçirecek, sonrasında bütün felaketleri kendinden uzak tutmak için onları o halatla bağlayacakmış hissi yer buluyor içimde. Göğsümde.

   Peki ya bir genç kızın tavşanlarla, kuşlarla, farelerle konuşmaya başlayacak kadar hayal dünyasına kaçması için ne kadar delirmiş olması gerekir? Masalın bütün gerçekliğine rağmen dokundurulmuş bu fantastik ögeler neden böylesi sırıtır?

   Sırıtacak kadar ne günahı olması beklenir masal kahramanının?

   Bir de şu var tabii: Bir genç kızın sarayın merdivenlerinden koşarak kaçarken ayağına tastamam uyan ayakkabısının çıkabilmesi için ya ayaklarının terliyor olması ya da naylon çorap giymesi gerekir. Ayakların terlemesi hoş bir durum olmadığına, naylon çoraplar da yaşını başını almış kadınlara uygun görülen bir şey olduğuna göre sizce de Külkedisi’nde eksik bir şeyler var gibi görünmüyor mu buradan bakıldığında?

   Bütün masallarda var böyle şeyler… Yaşamın gerçeklerine karşı oluşturulmuş akıl kurcalayan enteresanlıklar… Ama sonuçta bir masalı da masal yapan bu değil mi? Bütün zorluklar ve saflıklarla, eksikler ve kabullenmişliklerle, bütün sorunlarıyla hayatı bir masal gibi yaşamak da o en çok dilediğimiz gerçek sonuçta.