Bir ulusun/milletin tarihinde ahlaksal ve zihinsel karakterin tümü, o ulusun davranışlarının referans noktasıdır.
Bu durumda ‘’ULUS’’kavramını zamandan bağımsız, sürekli bir canlı varlık gibi düşünebiliriz. Bu sürekli varlığın ruhu, yalnızca o anda kendisini oluşturan bireylerden değil, ayni zamanda onların atalarından da meydana gelir. Gustav Le Bon’dan hareketle ifadelendirirsek, bir ulusun ruhu üç temel dayanağı barındırır: ortak duygular, ortak çıkarlar, ortak inançlar. Bu dayanakları elde eden uluslar tüm bireylerinde ortak bir uyum kazanarak, önemli sorunlarda birleşir ve keskin ayrılıklara mahal vermez. Tarihte büyük imparatorlukların çöküşlerinde ulusal Ruhun kaybolması baş etkendir. Bugün uygarlaşmış Uluslar incelendiğinde, isimleri ne olursa olsun, ilkel, Kabileci bir anlayışla saf bir ırk tarafından değil, tarih tarafından oluşturulan uluslar oldukları görülür. Yüzyıllar boyunca farklı ırklar ayni çevre içinde karşılıklı etkileşim halinde yaşayarak, yepyeni bir sentez oluşturmuşlardır ve bu sentez zamanla devamlılık kazanarak ulusların karakterini belirlemiştir. Bizim milletimiz de tarih tarafından oluşturulmuş bir millettir.Asırlar boyu ayni coğrafyada birbirleriyle karışarak,birbirlerinden etkilenerek yaşamış çeşitli kökenlerin,sitelerin, ailelerin oluşturduğu ,bayilikler,imparatorluklar kuran ve son olarak kendi elleriyle kurdukları TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇATISI altında varlığına devam etmekte bir MİLLETTİR.Ancak, bugün, sözde demokrasi adına etnik sitelere yapılan vurgular etnik milliyetçiliği körüklemekte ve ayrışmalara yol açmaktadır.Kaygım bu vurguların bilinçli olma ihtimalidir.İlk meclis’teki üyelerden biri Mustafa Kemal Atatürk’e ‘’Laiklik ne demektir ?’’diye sordu.ATATÜRK,masaya vurarak din bilgini olan üyeye cevap verdi ;LAİKLİK ADAM OLMAKTIR EFENDİ !